ROSENBERGLERİ ANIMSAMAK
İstanbul Şehir Tiyatrolarında “Rosenbergler Ölmemeli “ adlı oyun kısa süre sahnelendikten sonra tuhaf bir şekilde kaldırılmasaydı belki Rosenbergler şu sıralar bu denli anımsanmayacak, konuşulmayacaktı.Tiyatro yönetimi ile Onk ajansı arasındaki uyuşmazlıkta kim haklı bilemem. Bildiğim Rosenberglerin tiyatroda sahnelenmesinin toplumsal duyarlık açısından sayılmayacak kadar çok yararı olduğudur. Soğuk savaş tam tamlarının yeniden duyulmaya başladığı dünyada silahlanmaya harcanan olağanüstü bütçelerin tetikleyeceği yeni savaşları, nükleer tehditleri bir kez daha sorgulama şansını bulacaktık. ABD’de ikinci dünya savaşı sonrası sosyalistlere, aydınlara, bilim ve sanat insanlarına karşı başlatılan cadı avını da bir kez daha anımsayacak belki de yeni dersler çıkarma fırsatını yakalayacaktık...
Rosenberler Ölmemeli Oyununun Yönetmeni Orhan Alkaya, son oyunun ardından Radikal gazetesinden İpek İzci’nin sorularını yanıtlamış. Söyleşide yürekten katıldığım pek çok tümcesi var Alkaya’nın. Kısa bir alıntıyı aktararak yetineyim: “…Sanat korkuyla mücadele eder, korkunun ilacıdır. Sanatın konuşamayacağı, el atamayacağı hiçbir konu yoktur. Bir seri katili de anlatırsınız, hırsızı da, politikacıyı da… ‘Neden onların seçildiği oyunlar yapıldı?’ diye bir soru sorulduğunda zaten atmosfer faşistleşmiş demektir.” Sansür sevdalıları, korku belası oto sansüre sığınanlar, meslektaşlarını ispiyonlamaktan utanmayanlar, yurtseverliği ırkçılıkla örtüştürmeye kalkışanlar bu sözlerden bir ders çıkarabilirler mi? Gidişata bakılırsa sanmıyorum.
Rosenbergleri ve onların trajik sonlarıyla ilgili olaylara kısaca değinmek isterim. Julius Rosenberg ve eşi çocuklarıyla New York kentinde yaşayan sol görüşlü bir ailedir. Savaş sonrası değişen güçler dengesi ile ABD’de ırkçılık hortlamış, komünistlere karşı bir tutuklama furyası başlamıştır. Julius Rosenberg 17 Temmuz 1950’de atom sırlarını Ruslara verdiği iddiasıyla tutuklanır. 11 Ağustosta ise bu kez eşi Ethel gözaltına alınır ve tutuklanır. Üç yıl süren duruşmaları boyunca Rosenbergler suçsuzluklarını kanıtlamak için uğraş verirler. Düzmece kanıtlar ve yalancı tanıklıklarla süren dava birçok ülkede ilgiyle izlenir ve Rosenbergler lehine kitle gösterileri yapılır. ABD’de ve Avrupa’daki insan hakları örgütlerinin çağrıları da dikkate alınmaz. Mahkemenin verdiği idam kararı onaylanarak Rosenbergler 19 Haziran 1953’te elektrikli sandalyede idam edilirler. İlginçtir Rosenberglerin Avukatı Perry Clark tüm hukuki yolların tükenmesinden sonra idamın durdurulması yolundaki taleplerini ve af mektubunu Başkan Eisenhowere iletmenin yolunu bulur. Oysa Beyaz Sarayın ne New York sokaklarında Rosenberglere af isteyen kalabalığı, ne de ceza evi önünde gözyaşı döken protestocu kalabalığı görmeye duymaya niyeti vardır. Akşam geç saatlerde Beyaz Saraydan yapılan açıklamada Eisenhower’in af dilekçesini okuduğu ancak bu olaya karışmak istemediği bildirilir. Böylece iki suçsuz insanın idamı da onaylanmış olur. Rosenberglerin trajik ölümleri tüm dünyada uzun yıllar yankı buldu. Rosenberglerin çocuklarına ve dostlarına cezaevinden yazdıkları hapishane mektupları “Ölüm Evi Mektupları” adıyla kitaplaştı.Oğulları Michel ile Robert Anne ve babalarının ölümünden sonra soyadlarını değiştirmek zorunda kaldılar. Aile dostları Meeropol’un soyadını aldılar. İki kardeşin Rosenberglerin kendilerine yazdıkları mektuplardan oluşturdukları, anı ve gözlemlerine de içeren bir kitap We Are Your Sons adıyla 1976 da yayımlandı. Ülkemizde de Şemsa Yeğin’in Türkçesi ile “Rosenbergler” adıyla Gözlem Kitapevinden yayınlanarak okurla buluştu.Türkiyeli aydınlar, yazar ve çizerler de Rosenberglerin davasına ilgisiz kalmadılar. Melih Cevdet Anday’ın Rosenbergler için yazdığı “Anı” şiiri hâlâ güncelliğini koruyor ve şiir severlerin ezberinde yaşıyor. Yazımı Ethel Rodsenberg’in çocuklarına adadığı bir şiiriyle sonlamak istiyorum. A:Kadirin çevirisi ile
“Eğer Ölürsek:
Bir gün öğreneceksiniz, evlatlarım, öğreneceksiniz,
Neden kestik türkümüzü yarıda,
Neden kitabımızı açık bıraktık, işimizi tamamlamadan,
Neden gittik toprak altında uyumaya.
Ağlamayın artık,evlâtlarım,ağlamayın
Yalanlar ve pislikler neden sarmış dört bir yanı?
Neden bu göz yaşları, bu zulüm neden?
Öğrenecek bir gün bunu bütün dünya.
Yeryüzü gülümseyecek ,evlatlarım,gülümseyecek
Ve sevinçler yeşerecek mezarımızın üstünde
Kıyımlar sona erecek, dünya olacak mutlu
Kardeşliğin ve barışın koynunda.
Çalışın, evlâtlarım , çalışın ve bir anıt dikin.
Sevgiye ve sevince bir anıt,
İnsanlık onuruna ve de insanca,
Sizin adınıza koruduğumuz, sizin adınıza.
Ethel Rosenberg
evrensel.net Güncelleme tarihi: 2012-03-05 15:34:56
GERÇEĞİN GÖZÜYLE
Turgay Olcayto
turgay.olcayto@gmail.com
ANI
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma
Neredeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma
Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma
Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken bu dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma
Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma.
Melih Cevdet ANDAY
2 yorum:
Amerika'nın çirkin iğrenç yüzünün kurbanları:(((((selamlarımı bıraktım Arzu'cuğum
Müjde'ciğim sağol ,canım arkadaşım.Selamlar çok sevgiler sana...
Yorum Gönder