14 Kasım 2023 Salı


    Ölüm yıldönümünde saygıyla, özlemle anıyorum. 

   Daha önce hiç okumadığım Orhan Veli şiirini burada paylaşmak istedim...

AÇSAM RÜZGARA 

Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş 
Mavilerde sefer etmek! 
Bir sahilden çözülüp gitmek 
Düşünceler gibi başıboş. 
Açsam rüzgara yelkenimi; 
Dolaşsam ben de deniz deniz 
Ve bir sabah vakti, kimsesiz 
Bir limanda bulsam kendimi. 
Bir limanda, büyük ve beyaz... 
Mercan adalarda bir liman.. 
Beyaz bulutların ardından 
Gelse altın ışıklı bir yaz. 
Doldursa içimi orada 
Baygın kokusu iğdelerin. 
Bilmese tadını kederin 
Bu her alemden uzak ada. 
Konsa rüya dolu köşkümün 
Çiçekli dalına serçeler. 
Renklerle çözülse geceler, 
Nar bahçelerinde geçse gün. 
Her gün aheste mavnaların 
Görsem açıktan geçişini 
Ve her akşam dizilişini 
Ufukta mermer adaların. 
Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş, 
İller, göller, kıtalar aşmak. 
Ne hoş deniz deniz dolaşmak 
Düşünceler gibi başıboş. 
Versem kendimi bütün bütün 
Bir yelkenli olup engine; 
Kansam bir an güzelliğine 
Kuşlar gibi serseri ömrün. 
Orhan Veli KANIK 

 

Kırk beş yıl önce Ege Bölgesi'nin en doğu Şehrinin küçük ilçesinde öğretmendim. Seksen öncesi herşey boz bulanık,her gün olaylar yaşanırken biz öğretmenler ikişer üçer aynı çatı altını paylaşıyorum. İlk evimiz İlçe meydanın bir arka sokağında, fırın üstündeydi. İlk gelen Küçük kömür sobasını yakar,kocaman salonumuzu ısıtmaya çalışırdı. Geç vakit akşam yemeğimizi yerdik.Bazan öğretmen arkadaşlarımız da yemek konuğumuz olurdu. Neşeli günlerimizde çay faslında o yıl kış boyu şiir okuduk. En güzel Hülya okurdu Orhan Veli şiirlerini. Dinlemekle kalmaz dizeleri yaşardık... Az perdeyi aralar gökyüzüne bakardık lapa lapa kar yağar mutlu olurduk... Arzu Sarıyer 

9 Eylül 2023 Cumartesi

9 EYLÜL İZMİR

 101.YIL KUTLU OLSUN!

"İZMİR İÇİN NE YAZARSAM, SANA ADIYORUM"

Atilla Köprülüoğlu

18 Eylül 2022 Pazar 


Alsancak bir semtin adı değildir. 

O semte adını veren, 

al sancağımızı anlatır bize.


Çanakkale Savaşın da 57. Alay Marşı olarak bilinen, Rıfat Bey'in bestelediği güftenin ilk satırları şöyledir.

'Annem beni yetiştirdi bu ellere yolladı,

Al sancağı teslim etti, Allah'a ısmarladı'.


'Alsancak' adı, verildiği semte Milli Kurtuluş Savaşımız'ın simgesi olarak verilmiştir.


İzmir; semt, meydan ve cadde adlarıyla adeta bir Milli Kurtuluş Savaşı Müzesi gibidir.


Türk süvarileri 9 Eylül'de kente şimdi Yenişehir'de olan Kervan Köprüsü üzerinden girdiler... 

Onun için o caddenin adı 'Gaziler.'


Sonra Altınpark yolu üzerinden hükümet konağına indiler... 

Onun için Altınpark'tan başlayan caddenin adı 

'Anafartalar'. 


ekran-goruntusu-2022-09-18-222921.png


Basmane yolu üzerinden de bir başka süvari gurubu girdi... 

Onun için o caddenin adı 

'Mürsel Paşa'.

Devamı,

“'Fevzi Paşa'.


'Kapılar'da kente girişi sağlayan ana arterler vardı... 

'Kapılar' adı da oradan geliyor...


Sonra Basmane'de Altınpark'ın tam girişinde 

'Muzafferiyet-i Milliye' fırını var...


'Ali Çetinkaya Bulvarı',

'Fahrettin Altay Meydanı',

'Vasıf Çınar Meydanı', 

'Lozan, Montrö Meydanları'...

Ve tabi ki 

'Cumhuriyet Meydanı'...


Fuar'ın olduğu yer eski İzmir'de Ermeni mahallesiydi.....

Büyük İzmir yangınından sonra orası imar edildi...

'Kahramanlar' semti doğdu...

Sonra; 

'Alsancak'...


fb-img-1663489873104-001.jpg


Fuarın iki kapısına 

'Lozan ve Montrö' dendi...

Diğerlerine; 

'26 Ağustos ve 9 Eylül'...


Sonra, 

'Mustafa Kemal Sahil Bulvarı' ve 

'Atatürk Stadı'...


Sonra Hatay ana vatana katılınca İzmirliler sevinçten 'Hatay' semtini kurdular...


Ne mi anlatıyorum değerli dostlar?


Türkiye'nin hiç bir kentinde 

'Milli Mücadeleyi ve Cumhuriyeti', sokağında, bulvarında, caddesinde, meydanında, semtinde bu denli yansıtan başka bir kent bulamazsınız...


İzmir, canlı ve açık bir 

'Kuvay-ı Milliye ve Cumhuriyet' müzesidir."


******************************

**

Bu yazı;

İzmir aşığı,

Cumhuriyet sevdalısı

rahmetli akademisyen

Dostumuz

Oktay Gökdemir'indir!

Gökdemir, Tarih, Tarihsel Olaylar ve Kişiler, Türkiye ve Cumhuriyet Tarihi kategorilerinde eserler yazmış bir yazardır da.

Bir kez daha özlemle anıyoruz Oktay Hoca'yı...


****


Evet, İzmir bir kale!

Peki neyin kalesi?

Çağdaşlığın, modernliğin, özgürlüğün ve hoşgörünün kalesi!

Gülümseyen insanların...

Yeni ve çağdaş olan her şeye duyulan saygının dayanılmaz hafifliğinin kalesi.

Her daim statükoya karşı çıkanların kalesi.

Cumhuriyete ve onun kurucu Ata’sına ilelebet bağlılığın kalesi.

“Özgürlüğüme dokunma” diyenlerin, “Ne olursan ol asla teslim olmam” diyenlerin kalesi.

Nazlı ve edalı bir Cumhuriyet çiçeğidir...

Onun için yıllardır direniyor...


****

Urlalı şair-yazar

Necati Cumalı 'nın "İthaf"ından bu dizeler...

İzmir, İzmirli, İzmir'e gönül verenlere gelsin yazıyla;

"Aşklarının tarihi bir şehrin tarihidir diyorum

Gün gelir aşklarıyla anılır şehirler anılırsa

Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa

İzmir için ne yazarsam sana adıyorum!.."



https://www.yurtgazetesi.com.tr/yazarlar/atilla-kopruluoglu/izmir-icin-ne-yazarsam-sana-adiyorum-18926

    


31 Ağustos 2023 Perşembe

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI

 





: AFYON KOCATEPE :30 AĞUSTOS 1968


KONUŞMACI: FAHRETTİN ALTAY


:MUSTAFA KEMAL


Tarih, 30 Ağustos 1968'di. Afyon Lisesi'nden bir grup öğretmen, Kocatepe'de yapılacak olan zafer kutlamalarına gittik. Konuşmaların yapılacağı kürsünün yakınında yerimizi aldık. Saygı duruşu ve istiklal marşından sonra konuşmalara geçildi. Gazilere öncelik verildi. 


*İlk konuşmacı, kurtuluş savaşımızın süvari kolordu komutanı Fahrettin Altay Paşa'ydı. *


Bir albay, Paşa'nın koluna girdi. Kürsüye çıkmasına yardımcı oldu. Konuşma süresince de elinde bir şemsiye ile O'nu güneşten korudu. *Fahrettin Altay Paşa konuşmasına şöyle başladı*:


"*Bana Mustafa Kemal'i anlatır mısınız*? Dediler. Ben de memnuniyetle kabul ettim ve geldim. Ancak anlatımım kısa olacak. Size 26 Ağustos 1922 sabahı taarruz anındaki bir olayı aktaracağım. Bu şekilde Mustafa Kemal'i anlatmış olacağım." Dedi. Devam etti: "*Planlandığı şekilde 26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.00'te başta Mustafa Kemal olmak üzere İsmet Paşa, Fevzi Çakmak, Nurettin Paşa, ben ve diğer komutanlar, ordu karargahı olarak Afyon Kocatepe'deydik*. Plan gereği taarruz, önce top atışlarıyla başladı. Bu bir baskındı. (20) dk. sürdü. Ardından "*Tahrip*" atışları yapıldı. Bu da 10 dk. devam etti. Yunan mevzilerindeki makineli tüfek yuvaları, Yunan topları, tel örgüleri hedef alındı. Komutanlar olarak bizler de top atışlarının sonucunu görmeye çalışıyor, alt kademelere iletmek üzere Mustafa Kemal'in emrini bekliyorduk. 


Sonuçta Yunan mevzilerinde alevlerin yükseldiğini, hedeflerin vurulduğunu, düşmanın mevzilerini terkederek geri çekilmekte olduğunu gördük. Mustafa Kemal'e yöneldik. O'nun taarruz ve takip emrini bekliyorduk. Ne ki O, gözlerini Yunan mevzilerinden ayırmıyor ve geri çekilen Yunan ordusunu izliyordu. Fevzi Çakmak, sessizliği bozdu. "*Haydi Kemal, düşman kaçıyor, taarruz emrini ver*." Dedi. Mustafa Kemal: "Dur Abi" diye cevap verdi. Bir süre sonra Fevzi Çakmak: "*Kemal, tarihi bir fırsatı kaçırıyorsun, düşman yeni mevzilerine yerleşecek, emrini ver artık*. "Diye israrda bulundu. *Mustafa Kemal*, yine "*Dur Abi*" dedi. Bir süre daha geçti. Fevzi Çakmak : Bu kez "Allah aşkına Kemal ver şu emri, komutanlar seni bekliyor, yeter artık." Diye sesini yükseltti. Mustafa Kemal: yine "Dur Abi" dediği sırada beklenmedik bir olay meydana geldi. *Yunan ordusunun terkettiği mevzilerde cehennemi patlamalar başladı*. Mustafa Kemal'in taarruz ve takip emrini geciktirme sebebi anlaşıldı. Yunan ordusu, geri çekilirken cephe boyunca mevzilere saatli bombalarını yerleştirmiş, askerlerimize tuzak hazırlamışlardı. *Mustafa Kemal'in öngörüsü, büyük bir felaketi önlemişti*. 

Taarruzda ısrar eden Fevzi Çakmak, Mustafa Kemal'e sarıldı. "*Seni bize Allah mı gönderdi Kemal*" Dedi. Müteakiben süngü hücumu ve ileri top atışları emrini aldık. Alt kademelere ilettik. Sonucu biliyorsunuz. Bana Mustafa Kemal'i anlat dediler. İşte Mustafa Kemal budur." Dedi ve Paşa yine albayın yardımıyle kürsüden indi. Fahrettin Altay Paşa'dan dinlediğim bu olayı ve anıyı, 30 Ağustos Zafer Bayramını kutladığımız bu günlerde siz meslektaşlarımla paylaşmak istedim. 06.09.2018

Av. Sabri Tanrıkut



25 Temmuz 2023 Salı

25 TEMMUZ 1938 Atatürk ve İnönü arasında yazışma


 Atatürk ve İnönü arasında yazışma

Yıl 1938… Atatürk epey hasta, Dolmabahçe’de yüksek ateşle yatmaktadır. Bu sırada İsmet İnönü’yle araları açık olduğundan, 24 Temmuz’daki Lozan’ın yıldönümünde hiçbir gazete Paşa’nın adını bile geçirmemiştir. Oysa 25 Temmuz’da Atatürk kendine gelir gelmez, ilk düşündüğü şey Lozan olur. Dolmabahçe’de hasta yatan Atatürk, Ankara’da evinde hasta yatan İnönü’ye ulaştırılmak üzere, Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak’a şu notu yazdırır:

“Lozan Günü idi; kendisini büyük takdirle, muhabbetle düşünüyorum. Tebrik ederim. O da ben de rahatsız, fena günler geçiriyoruz. O günü hatırlıyorum. Mukabeleye (cevap vermeye) kalkışmasın, yorulmasın. Vedit (Uzgören) arz etsin.”

Bu ince düşünceli davranış karşısında, İsmet İnönü de 26 Temmuz’da şu yanıtı verir:

“Büyük, Sevgili Atatürk,

Lozan Günü vesilesiyle iltifatınızı söyletmek lütfunda bulundunuz. Kendi ızdırabınızı unutarak bana yeniden sağlık, bahtiyarlık verdiniz. Şükran ve minnetlerimi kabul buyurunuz.

Velinimetim Atatürk,

Katiyen eminim ki bu hastalık günlerini geçireceğiz. Siz bütün afiyet ve neşenizle ve şerefle daha çok uzun seneler millet ve memleketi idare buyuracaksınız.

Derin tâzimle ve dayanılmaz bir özleyişle ellerinizden öperim velinimetim.”

Bu yazışma, aralarında anlaşmazlık çıksa bile, iki büyük devlet adamının birbirlerine olan sevgi ve saygılarının göstergesidir.

24 Temmuz 2023 Pazartesi

24 Temmuz Lozan Barış Antlaşması


 İnönü’nün büyük başarısı

Lozan Antlaşması’nın imza töreni 24 Temmuz 1923’te Lozan Üniversitesi salonunda yapıldı. İsmet İnönü, Dr. Rıza Nur ve Hasan Saka’dan oluşan Türk delegelerinin yanına ABD temsilcisi oturmuştu. İngiltere, Fransa ve İtalya devletleri arasında yer alan Yunan Başbakanı Venizelos ise biraz arkaya çekilerek koltuğuna yan oturmayı yeğlemişti.

Kürsüye gelen İsviçre Konfederasyonu Başkanı M. Schuer, bir konuşma yaptı. Konuşmasından sonra antlaşma ve eklerinin adını sayan başkan, “Efendiler, buyurun imza edin!” dedi.
Konferansın genel sekreterliğini yapan M. Massigli, bunun üzerine yerinden kalkıp İsmet İnönü’ye doğru ilerledi ve “Buyurunuz, evvela zat-ı devletiniz imza edeceksiniz,” dedi. İnönü de Mustafa Kemal’in kendisine bu amaçla verdiği altın kalemi ceketinin cebinden çıkararak, antlaşma ve eklerini sükunet içinde imzalamaya başladı.

Tam 8 ay süren diplomatik savaş sona ermiş, Türk tarafının kayıtsız şartsız bağımsızlık için verdiği mücadele başarıya kavuşmuştu.

İsmet İnönü Vakfı 


23 Haziran 2023 Cuma

İSMAİL HAKKI TONGUÇ




Türkiye  eğitiminin yüce yapı taşı, Köy Enstitüleri mimarlarından, döneminin en başarılı İlköğretim Genel Müdürü, öğretmen, sanatçı, yazar İsmail Hakkı Tonguç 'u ölüm yıldönümünde özlemle ve saygı ile anıyorum... Unutulmaması umuduyla...

NOT :İsviçre Pedagoji Ansiklopedisi’nde yer verilen tek eğitimcimizdir. Binlerce öğretmen ve öğrenci babası Tonguç Baba. Unutulmayacaksın!