26 Şubat 2016 Cuma

HASAN ALİ YÜCEL


26 Şubat 1961’de yitirdiğimiz Hasan Ali Yücel'in anısına saygıyla...

Cumhuriyet Eğitim Devriminin Işık Saçan Milli Eğitim Bakanı, Felsefeci, öğretmen, müfettiş,, bestekar, İzmir Milletvekili, "Çağın En güzel gözlü Maarif Müfettişi"


Cumhuriyet tarihimizin en devrimci, en hümanist, en uzun süre görev yapan , bilim ve sanat adamı Milli Eğitim Bakanı  Hasan Âli Yücel.( 1897 - 26 Şubat 1961)

Şair Can Yücel'in babası, Japonya kıyılarında batan Ertuğrul Fırkateyninin kaptanı Ali Beyin torunu;

Ölümünün 55. yılında saygıyla anıyoruz, ışığı sönmemesi, unutulmaması umuduyla...






GÜFTE:  HASAN ALİ YÜCEL

BESTE:  HASAN ALİ YÜCEL


8 Şubat 2016 Pazartesi

SATI KADIN



Cumhuriyet tarihinde bir ilkti..
KÖYLÜYDÜ, BAŞI ÖRTÜLÜYDÜ..
MEBUS OLDU, GÖRGÜSÜZ OLMADI..
Tarih 8 Şubat 1935..
Bundan tam 80 yıl önce..
Türkiye'de genel seçim vardı..
Kadınlar ilk kez seçme ve seçilme hakkına sahipti..
Hem aday olabilecekler, hem de oy kullanabileceklerdi..
Bu hak onlara söylendiği gibi birileri tarafından verilmemişti..
Aksine vermemek için uzun sürede direnilmişti..
Kadınlar yılmamış, onca yıl mücadeleden sonra sõke söke almıştı..(Bu konuyla ilgili eski bir yazım için; https://sedatinadresi.wordpress.com/…/turkiyede-ilk-partiy…/)
*. *. *
Ama yiğidi öldürüp, hakkını yememek gerekirdi..
Kadınlara bu hakkı vermemek için direnenler, onlara bu mücadele için gerekli zemini hazırlamıştı..
Osmanlı'ya kalsa, değil seçme seçilme hakkı, ağızlarını açamazlardı..
Tek parti iktidarıydı..
Seçime sadece tek partinin adayları ve bağımsızlar katılıyordu..
O yüzden yapılan "seçim" değil, "seçin"di..
Çünkü adayları tek kişi belirliyor, halka bunları "seçin" deniliyordu..
Halk da "seçin" denileni seçiyordu..
Tıpkı bugünkü gibi..
Bugün sözde çok parti var ama halk yine liderlerin "seçin" dediğine oy vermek zorunda..
Bunun adına "seçim" diyorlar..
Demokrasi dedikleri de bu olsa gerek..
Liderin seçtiğini seçin..
İleri demokrasiye geçin..
Neyse..
8 Şubat 1935 genel seçimleri Türkiye için bir milattı...
Tam 17 kadın milletvekili meclise girmişti..
Kısa bir süre sonra da bu sayı 18'e çıkmıştı..
Mecliste 383 erkek, 18 kadın milletvekili vardı..
Yüzde 4.8'lik bu oran cumhuriyet tarihinin rekoruydu..
Kadın milletvekillerinin çoğu belli bir eğitim almış, genelde şehirlerde büyümüş, belli bir yaşam ve gelir düzeyindeydi..
Sadece biri diğerlerinden çok farklıydı..
Gerçek bir köylüydü..
Çarşaflı değil ama başı kapalıydı..
Basma fistan şalvarlıydı..
Üstelik okur yazar da değildi...
Yüzü kırış, kırıştı..
Elleri nasırlıydı..
Altı çocuklu bir Anadolu kadınıydı..
*. *. *
Soyadı kanunundan önce Satı Kadın diyorlardı ona..
Ankara'nın Kazan köyündeydi..
Davar sürüyor, bahçe suluyor, koyundan süt sağıp, ayran kabartıyordu..
Babası ölünce köyün muhtarlığı da ona kalmıştı..
1934 yılının bir yaz sabahı Mustafa Kemal yaverleriyle Kızılcahamam'a giderken, Kazan kõyüne uğramıştı..
Köylüler koşa koşa bu yabancıların yanına gitti..
Kimi su götürdü, kimi ayran..
Ayran götürenlerden biri Satı Kadındı..
Mustafa Kemal'e bakraçı uzattı..
"Hoş gelmişseniz..Bir soğuk ayran içer misiniz" dedi..
Mustafa Kemal kendine ikram edilen ayranı içti, kadına uzun uzun baktı ve "Senin kocan kim?" dedi..
Satı kadın, Ankara'nın öz şivesiyle Mustafa Kemal'e hayatını anlattı..
Kadını uzun uzun dinleyen Mustafa Kemal yaveri Nuri Conker'e döndü ve "İsmini not et" dedi..
*. *. *
Aradan 2-3 ay geçmişti ki, bir gün Kazan köyüne Ankara'dan üst düzey bürokratlar ve jandarma geldi..
Satı kadınla konuştular..
"Mustafa Kemal senin milletvekili olmanı istiyor" dediler..
Hiç tereddüt etmedi, "Evet" dedi..
Sonra vali Nevzat Tandoğanla görüştü..
Gerekli evrakları imzaladı.
..Ve 1935 yılı seçimlerinde de milletvekili oldu.
Başındaki işlemeli örtüyü, üzerindeki basmalı şalvarı çıkardı..
Lastik ayakkabıları attı..
Palto, bluz, kravat taktı..
Ayaklarına da deri fotinleri geçirdi..
O anı yıllar sonra Yenigün gazetesi muhabiri Aslan Tufan'a şöyle anlattı.
"Gozel blozlar, elcikler (eldiven), çoraplar, fotinler verdiler. Beni şık bir Angaralı yaptılar. Yarım saat içinde bir şehirli kadını kalakaldım. Dünyalar benim oldu."
Ancak ismi sorun olmuştu..
"Satı" pek de Türk ismi sayılmazdı..
Bu nedenle ismini değiştirdiler..
Satı kadını "Hatı Çırpan" yaptılar.
Hatı, Hatti ve Hitit'den geliyordu ama Osmanlıca'da da "Şaşırtan" anlamındaydı..
*. *. *
Satı Kadın yani Hatı Çırpan milletvekili seçildikten sonra Ziraat Komisyonu’nda görev aldı..
Ankara’da “burnu büyüdü” demesinler diye bir köy evi tuttu..
Evde eşya yok denecek kadar azdı..
Bir demir karyola..
Upuzun yatırılmış çarşafsız saman bir şilte..
Yüksekçe bir minder, yerde odanın yarısını çıplak bırakan alelade bir kilim.
Misafir odası buydu..
Başkentte bir Anadolu köy evi..
Ev köylülerle dolup taştı..
Onların dertlerine çare olmak için durmadan çalıştı..
Mecliste köylülerin sesi, soluğu oldu..
Kadın hakları ve sorunlarıyla uğraştı..
1956'da vefat ettiğinde malvarlığı sadece köyünde atalarından kalan bir ev ve arsaydı..
*. *. *
Bugünün kadın milletvekillerini görüyorsunuz..
Neler yapıyor, neler söylüyorlar..
Geçen dönem iktidar partisinden bir kadın milletvekili cumhuriyet için "600 yıllık Osmanlı'da 90 yıllık reklam arası sona erdi" demişti..
El insaf..
İnsan Satı kadından utanır..
Satı kadın cahildi...
Anadolu gibi saf, dürüst, üretken ve çalışkandı...
Ama görgüsüz değildi..
Cahil olmak, görgüsüz olmaktan iyidir..
Keşke bugünküler de Satı kadın gibi olabilse...
(Sedat Kaya)
--------------
https://sedatinadresi.wordpress.com/…/koyluydu-basi-ortulu…/

1 Şubat 2016 Pazartesi

Yeni Blog

Blog dostlarım ana blogum Gökçedeniz üç yıldır yayın yapamıyordu .Günlük ve anılarımı yeni blogda yazmaya başladım ,bilginize sunarım.

http://arzusariyer.blogspot.com.tr/

  http://arzu-sar.blogspot.com.tr/ Doğa , sanat , zanaat  içeren blogumdan haberiniz var mıydı...

Doslukla...