25 Kasım 2022 Cuma

DÜNYANIN BÜTÜN ÇİCEKLERİ

 


ŞEFİK SINIĞ KİMDİR?

Öğretmen Şefik Sınıg’ın mezarı, şehir mezarlığında bir tepenin üzerindedir. Nüfus kayıtlarına göre, asıl adı ve soyadı Şefık Eren Şı­nıg’ dır. Ancak, “Şınığ” yeri­ne, “Sınıg” soyadını kullan­mıştır.

Şefık Sınığ, 1925 yılında Konya-Seydişehir’ de dünyaya geldi. Babasının adı Hulusi, annesinin adı Nazife’dir. Kü­çük yaşta annesini ve babasını kaybeden küçük Şefık, hem yetim. hem de öksüz kalır. Kimsesiz kalınca; o yıllarda Denizli’nin Çivril ilçesinde PTT müdürü olan eniştesinin yanına gelir. Burada, ilçenin tek ilkokulu olan 30 Ağustos İlkokulu’nda öğrenime başlar.

Çivrilli Osman Gürkan, Is­parta-Gönen Köy Enstitü­sü’nde tarım öğretmenidir. Çevresinde; zeki, çalışkan, yardıma muhtaç çocukları teş­vik ederek, çoğunlukla, okula kendisi götürerek, o çocukla­n öğrenim görmelerini sağ­lar. Şefık de, bu çocuklardan biridir.

Öğretmen Osman Gürkan, Şefik’i Isparta-Gönen Köy Enstitüsü’ne götürür, Orada, parasız yatılı okumasını sağ­lar. Ona bir baba şefkati göste­rir. Ona sahip çıkar.

Şefik Sınığ, Gönen Köy Enstitüsü’nü bitirdikten sonra, Afyon-Dinar ilçesi, Sütlaç Kö­yü İlkokulu’na öğretmen ola­rak atanır. Burada ilk görevine başlar1949  yılı ekim ayında bir gün, görev yaptığı Sütlaç Kö­yü’ne yakın Bostancı Köyü’ne futbol oynamaya giderler. O köy­de Çivril’den ve Gönen Köy Enstitüsü’nden sınıf arkadaşı olan öğretmen Mehmet Ayde­niz görev yapmaktadır  Orada, maç esnasında fut­bol topu patlar. Şefik öğret­men ve arkadaşları, topu tamir etmek için okula girerler. Şe­fik öğretmen, topu tamir eder­ken okulun ara duvarı üzerleri­ne çöker. Yalnızca o ağır yara­lanır.

O yıllarda, ulaşım şartlan hayli zor olduğundan Çivril e güç şartlarda” getirilir.

Doktor Şerif Gürsel, ağır yara­lı olan Şefik öğretmeni mu­ayene ediyor ve omuriliğinin hayli ezilmiş olduğunu görü­yor. Çaresiz bir şekilde, Çiv­ril’den Sütlaç’a geri götürülü­yor ve orada okul odasında yatağına yatırılıyor. Hasta ya­tağının başında, öğretmen ar­kadaşı Mehmet Aydeniz. köy­lülerden bir kaç kişi bekliyor Ancak, durum umutsuz­dur. Dünyanın bütün çiçeklerini, köy çocuklarını, öğretmen­lik mesleğini çok seven ide­alist öğretmen ölmek üzeredir.Sürekli öğrencilerini sayıklar Bu sayıklaması gün boyunca sürer. Hep, öğrencilerini, kaderleri kendisine benze­yen o köy çocuklarını sayıklar. Dünyanın bütün çiçek­lerini yanına ister. Son sözleri şu olur:

BANA ÇİÇEK GETİRİN, DÜNYANIN BÜ­TÜN ÇİÇEKLERİNİ BURAYA GETİRİN      

Daha sonra, yaşama gözlerini kapar. Zorluklarla geçen yaşamı acı bir olayla son bulmuştur. Artık, o çok sevdiği köy çocuklarından, okulundan ayrıdır…

Bu acı olay, 1949 yılında ekim ayının bir perşem­be günü meydana gelmiştir. Çivril’de de duyulan bu acı olay üzerine, bir grup öğretmen arkadaş, bir kamyonla Şefik öğretmenin ce­nazesini Çivril’e getirmek üzere Sütlaç’a gider. Giden öğretmenler Süleyman Çavdaroğlu, Hasan Başkaya, Ali Dönmez, Rüştü Özen ve Mehmet Reşit Akay’dır. Yanlarında, beraber gittikleri öğretmenlerden birisinin Çivril’ de misafiri olan bir üniversite öğrencisi de var­dır. O da çok üzülmüş ve duygulanmıştır.

Şefik öğretmen, arkadaşlarınca Çivril’ e getirilir ve şehir mezarlığında toprağa verilir. Mezarının başına adı, soyadı, doğum ve ölüm tarihleri yazılı bir mezar taşı dikilir.

Çivril’den öğretmenlerle beraber Sütlaç’a giden üniversite öğrencisi bu acı olayı Ceyhun Atuf Kan­su’ya, 1949 yılında anlatır. Şefik öğretmenin o duygu yüklü son sözlerini aktarır. Bu acı olayı ve son sözleri duyan Ceyhun Atuf Kansu çok duygulanır. Şefik öğ­retmenin anısını, idealistliğini ölümsüzleştirmek için “Dünyanın Bütün Çiçekleri” adlı o duygulu, anlamlı şiirini kaleme alır.

KAYNAK  : Mümtaz Başkaya Öğretmen Dünyası Dergisi  Nisan / 2000    Sayı :244


 


“DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ…


Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum


Bütün çiçekleri getirin buraya,


Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,


Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer


Bütün köy çocuklarını getirin buraya,


Son bir ders vereceğim onlara,


Son şarkımı söyleyeceğim,


Getirin getirin…ve sonra öleceğim.


Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,


Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,


Kaderleri bana benzeyen,


Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,


Geniş ovalarda kaybolur kokuları…


Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,


Hepinizi hepinizi istiyorum, gelin görün beni,


Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.


Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,


Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini


Bacımın suladığı fesleğenleri,


Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,


Avluların pembe entarili hatmisini,


Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın.


Aman Isparta güllerini de unutmayın


Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.


Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.


Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.


Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,


Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,


Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,


Ne güller fışkırır çilelerimden,


Kandır, hayattır, emektir, benim güllerim,


Korkmadım, korkmuyorum ölümden,


Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.


Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,


Baharda Polatlı kırlarında açan,


Güz geldi mi Kopdağına göçen,


Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen.


Muş ovasından, Ağrı eteğinden,

Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden


Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,


Eğin türkülerinin içine gömün beni.


Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,


En güzellerini saymadım çiçeklerin,


Çocukları, öğrencilerimi istiyorum.


Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,


Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,


O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.


Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,


Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.


Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,


Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,


Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum.


Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,


Tarümar olmasın istiyorum, perişan olmasın,


Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,


Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,


Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.


Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,


Okulun duvarı çöktü altında kaldım,


Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,


Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,


Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,


Yurdumun çiçeklenmesi için daima, yaşadım,


Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.


Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,


Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.


Ceyhun Atuf Kansu


Şefik Öğretmen’in mezarı Çivril’de, yüksekçe bir tepede… O tepe, özellikle de ilkbaharda rengarenk çiçeklerle bezeniyor. Kır ve dağ çiçekleriyle...

2 yorum:

ali zafer sapci dedi ki...

Çok etkileyici, çok...

Arzu Sarıyer dedi ki...

Teşekkürler Ali Zafer bey,öğretmen yüeğimiz bir başka çapıyor değil mi...Selamlar.