Yetmişli yıllarda romantik aşkımızken seksenlerde devrim aşkımızdınız!. Nurlarda uyuyunuz Tarık Akan ;gidişiniz çok erken ,çok üzgünüm...
Tarık Akan yaşarken yazılmış en sevdiğim iki yazı...
BİR DEMET ÇİCEK
İyi ki Varsın Tarık Akan - Zeynep Oral 1 Mart 2012 Cumhuriyet
Bu akşam Nürnberg'de, Türkiye - Almanya Film Festivali'nde Tarık Akan'a Onur ödülü veriliyor. Daha önce bu sayfalarda haberini okumuşsunuzdur. Bu akşam başlayacak ve 11 Mart'a dek sürecek olan 17. Türkiye Almanya Film Festivali, Tank Akan'a bu onur ödülünü Türkiye'de sinema sanatının gelişimine ve uluslararası alanda tanınmasına yaptığı kalıcı katkılan" nedeniyle veriyor .
Doğrusu bu akşam orada olup onu kutlamak, en azından kendisine bir demet çiçek vermek isterdim... Gelin görün ki şu anda Almanya'da değil Atina'dayım... Kaldı ki bu karda kışta gönlümdeki çiçek demetini kolay kolay bulamazdım oralarda... En iyisi çiçeklerimi ben ona bu köşeden sunayım.
Bir tutam kır papatyası: "Yakışıklı jön" - "Temiz aile çocuğu" (her ne demekse) masum delikanlı imgesiyle çevirdiği "Hababam Sınıfı" da dahil olmak üzere, ilk filmleri için...
Kucak dolusu kırmızı karanfil: Oyunculukta ustalaştığı, toplumsal eleştiriyi içselleştirdiği, "Nehir”, "Kanal", "Maden", "Sürü", "Adak" gibi filmler için...
Demetin tam ortasına yerleştirilecek kıpkırmızı bir gül: "Yol" filmi için... (Festivali bu film açıyor bu akşam.)
Mavi ortancalar: Faşist darbe yıllarında, 80'lerde bile düşüncelerinden hiç ödün vermeden dört elle sanıldığı "Pehlivan", "Ses", "Derman" gibi filmler için... Kırmızı ve beyaz laleler: 90'lı yıllarda darbeleri 181 lanetleyen "Karartma Geceleri", "Eylül Fırtınası" gibi filmlerle, namuslu ve bilinçli seçimler yaptığı
Kırmızı ve beyaz laleler: 90'lı yıllarda darbeleri lanetleyen "Karartma Gecelen", "Eylül Fırtınası” gibi filmlerle, namuslu ve bilinçli seçimler yaptığı için...
Sarı krizantem: İki yıl önce izlediğim, yanılmıyorsam şimdilik son filmi olan "Deli Deli Olma” daki yaşlı kompozisyonu için... Yorulmak bilmeden sürekli çalışıp yüzü aşkın filmin her birinde kendisiyle yarıştığı, kendini aşmaya çalıştığı ve canlandırdığı her kişiye bizleri İnandırdığı için...
Kucak dolusu gelincik: Son yıllarda yönetmen olarak gerçekleştirdiği belgeseller için... Bunların sonuncusu "Bir Meçhul Öğretmen"di. Ülkemizdeki Köy Enstitüleri gerçeğini, bugün 80'li yaşlarını aşmış Arifiye Köy Enstitüsü mezunu Ayşe ve Mehmet Bayındır öğretmenlerin öykülerinin izini sürerek bize anlatıyordu. Tüm meçhul 'öğretmenlere adanmış bu belgeseli gözyaşlarımı tutamayarak izledim...
Bir demet hercai menekşe: Sinemadan kazandığı betin', yatlara katlara, mal mülk edinmeye değil, Cumhuriyet İlkelerine bağlı öğrenci yetiştirmeye hedeflenmiş bir ilim yuvasını, Özel Taş İlköğretim Okulu'nu kurduğu için... Bakırköy'deki bu okulun üniversitelere girme sıralamasında Türkiye çapında ilk beşin içinde olduğunu biliyor muydunuz?
Bir adet beyaz orkide: Meslek yaşamıyla, meslek dışı yaşamını; daha güzel bir dünya, daha adil Türkiye özlemiyle, var olma biçimini; düşüncesiyle söylemini, söylemiyle eylemini bir kıldığı için...
San, beyaz, mavi kardelenler: Kimseye çaktırmadan, reklamını yapmadan inandığı ilkeler doğrultusunda çalışan STK'lere yaptığı yardımlar için...
Bir demet aslanağzı: Direnmeyi bildiği için,..
Bir avuç yasemin: Örnek oluşturduğu için...
Bir adet manolya: Dostlukların değerini bildiği için,,.
Amma kocaman buket oldu!!!
Teşekkürler Tarık Akan! iyi ki varsın!
Bir demet çiçek ne anlatır size? Bir demet sevgiyi mi? Bir nefeslik aşkı mı? Yoksa bir ömürlük hayat yolculuğumuzu mu? Doğanın vazgeçilmezi olan çiçekler insandan çok önce vardı. Renkleri ve kokuları insan tarafından anlamlandırıldı, onlarla anılır oldular. Her çiçeğin rengi, kokusu, biçimi kendi tarzını, insan tarafından hissettiği duyguyu insana ilettiler.
Kısacası dostlarım, çiçekler de yaşamın bir dilidir. Tabiatın anlattığı bir dil. Aynı zamanda insan insanlaştıkça kendini de bulur bu dilin anlatımı içinde.
Bir demet, hatta bir tek çiçek belki ilk seslenişin, belki de son, seslenişin tanıklığını yaptı ve yapacak… Belki bir ömür adına bir kucak minnet duygusunu anlatacak…
Bir demet çiçekle insan diğer insana; yani sevdiğine, canının cananına çok şeyi anlatır. Ya, sanata bulaşmış, aldığı hava bile sanatın filtresinden, içtiği su bile sanatın imbiğinden geçen yazar nasıl anlatır sevgi ve saygısını?
Zeynep Oral Esintiler isimli köşesinde bir demet çiçekle anlatmış sevgi ve saygısını. Tarık Akan’a Türkiye-Almanya Film Festivali’nde onur ödülü verildi. Hayatını sanata adamış, sanatın ışığı, rehberi olmuş sanatçıyı seven dostu Zeynep Oral da bir demet çiçeği yazarlık sanatı ile buluşturarak göndermiş.
İnsan isteyince; sevgiyi, bir yazı, bir demet çiçek, bir küçük nesnede bile inşa edip kendi sanatını meydana getiriyor. Zeynep Oral da dostu Tarık Akan için böyle bir yol izlemiş. Benim çok hoşuma giden bu çalışmayı kendi köşemde paylaşmaktan dolayı onur duyacağım.
Ve ben susuyorum. Söz, konuşma, piyanonun tuşlarına basma sırası Zeynep Oral’da:
“Doğrusu bu akşam orada olup onu kutlamak isterdim, en azından kendisine bir demeç çiçek vermek isterdim… Gelin görün ki şu anda Almanya’da değil Atina’dayım… Kaldı ki bu karda kışta gönlümdeki çiçek demetini kolay kolay bulamazdım oralarda… En iyisi çiçeklerimi ben ona bu köşeden sunayım.
Bir tutam kır papatyası: “Yakışıklı Jön”-“Temiz aile çocuğu” (her ne demekse) masum delikanlı imgesi ile çevirdiği “Hababam Sınıfı” da dâhil olmak üzere, ilk filmleri için…
Kucak dolusu kırmızı karanfil: Oyunculukta ustalaştığı, toplumsal eleştiriyi içselleştirdiği, “Nehir”, “Kanal”, “Maden”, “Sürü”, “Adak” gibi filmler için…
Demetimin tam ortasına yerleştirilecek kıpkırmızı bir gül: “Yol” filmi için… (Festivali bu film açtı)
Mavi ortancalar: Faşist darbe yıllarında, 80’lerde bile düşüncelerinden hiç ödün vermeden dört elle sarıldığı “Pehlivan”, “Ses”, “Derman” gibi filmler için…
Kırmızı beyaz laleler: 90’lı yıllarda darbeleri lanetleyen “Karartma Geceler”, “Eylül Fırtınası” gibi filmlerle, namuslu ve bilinçli seçimler yaptığı için…
Sarı krizantem: İki yıl önce izlediğim, yanılmıyorsam şimdi son filmi olan “Deli Deli Olma” daki yaşlı kompozisyonu için… Yorulmak bilmeden sürekli çalışıp yüzü aşkın filmin her birinde kendisiyle yarıştığı, kendini aşmaya çalıştığı ve canlandırdığı her kişiye bizleri inandırdığı için…
Kucak dolusu gelincik: Son yıllarda yönetmen olarak gerçekleştirdiği belgeseller için… Bunların sonuncusu “Bir Meçhul Öğretmen”di.
Bir demet hercai menekşe: Sinemadan kazandığı geliri, yatlara, katlara, mal mülk edinmeye değil, Cumhuriyet ilkelerine bağlı öğrenci yetiştirmeye hedeflemiş bir ilim yuvasını, Özel Taş İlköğretim Okulu’nu kurduğu için…
Bir adet beyaz orkide: Meslek yaşamıyla, meslek dışı yaşamını; daha güzel dünya, daha adil Türkiye özlemiyle, var olma biçimini; düşüncesiyle söylemini, söylemiyle eylemini bir kıldığı için…
Sarı, beyaz, mavi kardelenler: Kimseye çaktırmadan, reklâmını yapmadan inandığı ilkeler doğrultusunda çalışan STK’lere yaptığı yardımlar için…
Bir demet aslanağzı: Direnmeyi bildiği için…
Bir avuç yasemin: Örnek oluşturduğu için…
Bir adet manolya: Dostlukların değerini bildiği için…
Sanata adanmış, aldığı hava, içtiği su, ısındığı ateş, bastığı toprak bile sanatla kutsanmış insanların seslenişi; bir demet çiçek sunuşu böyle olur işte…
Beni yanıltmayan, kırk yıl önce sevdiğimiz, saydığımız ve önemle takip edip izlediğim sanat adamı Tarık Akan’a bende teşekkürümü sunuyorum; ellerim acıyana kadar alkışlama isteği ile el sallıyorum…
Güven Serin
Kısacası dostlarım, çiçekler de yaşamın bir dilidir. Tabiatın anlattığı bir dil. Aynı zamanda insan insanlaştıkça kendini de bulur bu dilin anlatımı içinde.
Bir demet, hatta bir tek çiçek belki ilk seslenişin, belki de son, seslenişin tanıklığını yaptı ve yapacak… Belki bir ömür adına bir kucak minnet duygusunu anlatacak…
Bir demet çiçekle insan diğer insana; yani sevdiğine, canının cananına çok şeyi anlatır. Ya, sanata bulaşmış, aldığı hava bile sanatın filtresinden, içtiği su bile sanatın imbiğinden geçen yazar nasıl anlatır sevgi ve saygısını?
Zeynep Oral Esintiler isimli köşesinde bir demet çiçekle anlatmış sevgi ve saygısını. Tarık Akan’a Türkiye-Almanya Film Festivali’nde onur ödülü verildi. Hayatını sanata adamış, sanatın ışığı, rehberi olmuş sanatçıyı seven dostu Zeynep Oral da bir demet çiçeği yazarlık sanatı ile buluşturarak göndermiş.
İnsan isteyince; sevgiyi, bir yazı, bir demet çiçek, bir küçük nesnede bile inşa edip kendi sanatını meydana getiriyor. Zeynep Oral da dostu Tarık Akan için böyle bir yol izlemiş. Benim çok hoşuma giden bu çalışmayı kendi köşemde paylaşmaktan dolayı onur duyacağım.
Ve ben susuyorum. Söz, konuşma, piyanonun tuşlarına basma sırası Zeynep Oral’da:
“Doğrusu bu akşam orada olup onu kutlamak isterdim, en azından kendisine bir demeç çiçek vermek isterdim… Gelin görün ki şu anda Almanya’da değil Atina’dayım… Kaldı ki bu karda kışta gönlümdeki çiçek demetini kolay kolay bulamazdım oralarda… En iyisi çiçeklerimi ben ona bu köşeden sunayım.
Bir tutam kır papatyası: “Yakışıklı Jön”-“Temiz aile çocuğu” (her ne demekse) masum delikanlı imgesi ile çevirdiği “Hababam Sınıfı” da dâhil olmak üzere, ilk filmleri için…
Kucak dolusu kırmızı karanfil: Oyunculukta ustalaştığı, toplumsal eleştiriyi içselleştirdiği, “Nehir”, “Kanal”, “Maden”, “Sürü”, “Adak” gibi filmler için…
Demetimin tam ortasına yerleştirilecek kıpkırmızı bir gül: “Yol” filmi için… (Festivali bu film açtı)
Mavi ortancalar: Faşist darbe yıllarında, 80’lerde bile düşüncelerinden hiç ödün vermeden dört elle sarıldığı “Pehlivan”, “Ses”, “Derman” gibi filmler için…
Kırmızı beyaz laleler: 90’lı yıllarda darbeleri lanetleyen “Karartma Geceler”, “Eylül Fırtınası” gibi filmlerle, namuslu ve bilinçli seçimler yaptığı için…
Sarı krizantem: İki yıl önce izlediğim, yanılmıyorsam şimdi son filmi olan “Deli Deli Olma” daki yaşlı kompozisyonu için… Yorulmak bilmeden sürekli çalışıp yüzü aşkın filmin her birinde kendisiyle yarıştığı, kendini aşmaya çalıştığı ve canlandırdığı her kişiye bizleri inandırdığı için…
Kucak dolusu gelincik: Son yıllarda yönetmen olarak gerçekleştirdiği belgeseller için… Bunların sonuncusu “Bir Meçhul Öğretmen”di.
Bir demet hercai menekşe: Sinemadan kazandığı geliri, yatlara, katlara, mal mülk edinmeye değil, Cumhuriyet ilkelerine bağlı öğrenci yetiştirmeye hedeflemiş bir ilim yuvasını, Özel Taş İlköğretim Okulu’nu kurduğu için…
Bir adet beyaz orkide: Meslek yaşamıyla, meslek dışı yaşamını; daha güzel dünya, daha adil Türkiye özlemiyle, var olma biçimini; düşüncesiyle söylemini, söylemiyle eylemini bir kıldığı için…
Sarı, beyaz, mavi kardelenler: Kimseye çaktırmadan, reklâmını yapmadan inandığı ilkeler doğrultusunda çalışan STK’lere yaptığı yardımlar için…
Bir demet aslanağzı: Direnmeyi bildiği için…
Bir avuç yasemin: Örnek oluşturduğu için…
Bir adet manolya: Dostlukların değerini bildiği için…
Sanata adanmış, aldığı hava, içtiği su, ısındığı ateş, bastığı toprak bile sanatla kutsanmış insanların seslenişi; bir demet çiçek sunuşu böyle olur işte…
Beni yanıltmayan, kırk yıl önce sevdiğimiz, saydığımız ve önemle takip edip izlediğim sanat adamı Tarık Akan’a bende teşekkürümü sunuyorum; ellerim acıyana kadar alkışlama isteği ile el sallıyorum…
Güven Serin
Tarık Akan ölümü üzerine yazılan en sevdiğim yazı...
SABAH YILDIZI..
Asıl adı Tarık Tahsin Üregül'dü..
Bizim kuşağın jönüydü..
Halkın içinden çıkmıştı..
Ünlenene kadar nice zorluklar yaşamıştı..
Gün geldi işportacılık yaptı..
Gün geldi İstanbul plajlarında cankurtaranlık..
Ses Dergisinin bir yarışmasında Türkiye'nin en yakışıklısı seçildi..
Bu Yeşimçam'a adım atmasıydı..
Aşk filimleriyle tanındı..
Beyaz perdede romantik adamdı..
Ama gerçek hayatta çok farklı..
Bir süre sonra romantik rollerden bıktı..
Sosyal içerikli senaryolarda oynadı..
Olgunluk çağında dik vuruşuyla, fikirleriyle bir muhalifti.
Yıl 1980'di..
Amerika destekli ordu silah zoruyla yönetime el koymuştu..
Konuşanı içeri atıyorlardı..
Sinemanın bir çok ünlüsü, sahnelerin bir çok starı darbecilere övgüler yağdırıyordu..
O ise eleştirdi..
1981 yılında Almanya'da yaptığı bir konuşma nedeniyle tutuklandı..
İktidar yanlısı medyada tıpkı Ahmet Kaya gibi linç edilmeye çalışıldı..
Devletin bölünmez bütünlüğünü sarsmaya çalışmakla suçlandı..
Tam 12 yılla yargılandı..
Mahkemede suçlamaları redetti..
Bölmeyi değil birleştirmeyi amaçladığını söyledi.
2.5 ay hücre hapsi verdiler..
Aslanlar gibi yattı..
Sinemayı bıraktıktan sonra kendisini eğitime adadı..
Cehaletle, irtica ile savaştı..
O yüzden de yobazlar, gericiler, din simsarları tarafından hiç sevilmedi..
Tarık Akan'ın 66 yıllık onurlu yaşamı bugün sona erdi..
Geride 111 film, 4 sinema dizisi, bir kitap, onlarca ödül ve milyonlarca hayran bıraktı..
Ne acıdır ki, bugün 12 Eylül 1980 darbesinden kanlanan bir avuç yavşak (bit yavrusu) sosyal medyada ona küfürler yağdırıyor..
Kendi dinini bile bilmeyen bu 12 Eylül beslemesi cahil cühelanın unuttuğu bir şey var..
Tarık, sabah yıldızı yani Venüs demektir..
Kuranı Kerim'de Tarık Suresi'nde şöyle der.
"Göğe ve Tarık'a andolsun. Tarık'ın ne olduğunu sen ne bileceksin? O, ışığıyla karanlığı delen yıldızdır."
Tarık Akan Sinemanın sabah yıldızıydı..
Doğanın kanunudur..
Her gecenin sonunda sabah yıldızı mutlaka doğar..
(Sedat Kaya, Datça) 16 Eylül 2016
Bizim kuşağın jönüydü..
Halkın içinden çıkmıştı..
Ünlenene kadar nice zorluklar yaşamıştı..
Gün geldi işportacılık yaptı..
Gün geldi İstanbul plajlarında cankurtaranlık..
Ses Dergisinin bir yarışmasında Türkiye'nin en yakışıklısı seçildi..
Bu Yeşimçam'a adım atmasıydı..
Aşk filimleriyle tanındı..
Beyaz perdede romantik adamdı..
Ama gerçek hayatta çok farklı..
Bir süre sonra romantik rollerden bıktı..
Sosyal içerikli senaryolarda oynadı..
Olgunluk çağında dik vuruşuyla, fikirleriyle bir muhalifti.
Yıl 1980'di..
Amerika destekli ordu silah zoruyla yönetime el koymuştu..
Konuşanı içeri atıyorlardı..
Sinemanın bir çok ünlüsü, sahnelerin bir çok starı darbecilere övgüler yağdırıyordu..
O ise eleştirdi..
1981 yılında Almanya'da yaptığı bir konuşma nedeniyle tutuklandı..
İktidar yanlısı medyada tıpkı Ahmet Kaya gibi linç edilmeye çalışıldı..
Devletin bölünmez bütünlüğünü sarsmaya çalışmakla suçlandı..
Tam 12 yılla yargılandı..
Mahkemede suçlamaları redetti..
Bölmeyi değil birleştirmeyi amaçladığını söyledi.
2.5 ay hücre hapsi verdiler..
Aslanlar gibi yattı..
Sinemayı bıraktıktan sonra kendisini eğitime adadı..
Cehaletle, irtica ile savaştı..
O yüzden de yobazlar, gericiler, din simsarları tarafından hiç sevilmedi..
Tarık Akan'ın 66 yıllık onurlu yaşamı bugün sona erdi..
Geride 111 film, 4 sinema dizisi, bir kitap, onlarca ödül ve milyonlarca hayran bıraktı..
Ne acıdır ki, bugün 12 Eylül 1980 darbesinden kanlanan bir avuç yavşak (bit yavrusu) sosyal medyada ona küfürler yağdırıyor..
Kendi dinini bile bilmeyen bu 12 Eylül beslemesi cahil cühelanın unuttuğu bir şey var..
Tarık, sabah yıldızı yani Venüs demektir..
Kuranı Kerim'de Tarık Suresi'nde şöyle der.
"Göğe ve Tarık'a andolsun. Tarık'ın ne olduğunu sen ne bileceksin? O, ışığıyla karanlığı delen yıldızdır."
Tarık Akan Sinemanın sabah yıldızıydı..
Doğanın kanunudur..
Her gecenin sonunda sabah yıldızı mutlaka doğar..
(Sedat Kaya, Datça) 16 Eylül 2016
4 yorum:
İyiler hep erken mi gidiyor? Duruşu, tavırları, görüşü ile gerçek bir sanatçıydı. "Bir avuç cennet" filmini unutamam. Tüm ödüllerini hak ederek aldığını düşünüyorum
Işıklar içinde yatsın.
Arzu'cuğum onlar saymayı unutmuşlar, ben de bir demet kırmızı - beyaz yani bayrak rengi gül bırakıyorum, 'camilerimizi bombalayacak' iftirasıyla suçsuz, günahsız Türk ordusunu içeri attıkları Silivri önlerinde barikatları yıkarken fotoğrafı vardı. Asrın iftirasına uğrayan masum insanları yalnız bırakmamış.
Mekanı cennet olsun, güzel yüreği yüzüne yansımış güzel insan. Çok üzüldüm çok. :(
Sevgilerimle canım..
Evet iyiler Makbule Hanım 'cığım ;ben de zaman zaman aynı düşünüyorum ,iyiler erken gidiyor bu kötüler dünyasından...Sevgiler can arkadaşım.
Teşekkürler Müjde 'ciğim ,sözün bittiği yer denen yerdeyiz...Sevgiler canım kardeşim.
Yorum Gönder