250 YILLIK IŞIK OYUNU
VE BUGÜNÜN KARANLIĞI
VE BUGÜNÜN KARANLIĞI
Bugün 23 Eylül..
Yani ekinoks..
Gece ve gündüz eşit bugün..
Kuzey Yarımkürede sonbaharın, güney yarımkürede ise ilkbaharın ilk günü ..
Bir başka ifadeyle bugün Kuzey Kutup Noktası’nda altı aylık gecenin, Güney Kutup Noktası’nda ise altı aylık gündüzün başlangıcı..
Bizler yarından itibaren güneşin ışığını daha az göreceğiz..
Ve yarın güneşin ilk ışığı Siirt'te bir türbede doğacak..
Tillo'da bir yatırın başucunu aydınlatacak.
Yani ekinoks..
Gece ve gündüz eşit bugün..
Kuzey Yarımkürede sonbaharın, güney yarımkürede ise ilkbaharın ilk günü ..
Bir başka ifadeyle bugün Kuzey Kutup Noktası’nda altı aylık gecenin, Güney Kutup Noktası’nda ise altı aylık gündüzün başlangıcı..
Bizler yarından itibaren güneşin ışığını daha az göreceğiz..
Ve yarın güneşin ilk ışığı Siirt'te bir türbede doğacak..
Tillo'da bir yatırın başucunu aydınlatacak.
*. *. *
Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi bir alimdi..
1703 ile 1780 yıllarında yaşamıştı..
Astronomi, fizik, psikoloji, sosyoloji ve din alanlarında pek çok çalışma yapmıştı..
Osmanlı döneminin ender alimlerinden biriydi..
Marifetname isimli kitabında güneş sistemini çok ayrıntılı biçimde anlatmıştı..
Kendisini yetiştiren hocası İsmail Fakirullah Efendi 1734 yılında vefat etti.
İbrahim Hakkı Efendi hocası için Tillo'da bir türbe yaptırdı..
İnşaata başlarken bir iddiada bulundu..
Sonbahar ve ilkbahar ekinoksları olan 23 Eylül ve 21 Mart'ta güneşin ilk ışığı hocası İsmail Fakirullah'ın karanlık türbesine girecek ve başucunu aydınlatacaktı..
Olmaz öyle şey dediler..
İnanmadılar..
İbrahim Hakkı Efendi iddiasını sürdürdü..
"Yeni yılda doğan güneş ilk olarak hocamın başucunu aydınlatmazsa, ben o güneşi neyleyim?" dedi..
Günlerce, haftalarca dolaştı..
İnce hesaplar yaptı.
Sonunda türbenin yerini belirledi..
Mimarisini zaten kendi çizmişti..
Aylar süren çalışma sonunda türbe tamamlandı..
Günlerden 23 Eylül'dü..
Herkes türbede toplandı..
Güneş doğmak üzereydi..
Heyecan doruktaydı..
Güneş Tillo'da doğar doğmaz ışığı gerçekten İsmail Fakirullah Efendi'nin başucunu aydınlatacak mıydı?..
Herkesin gözü türbeden 3 kilometre uzaklıktaki Kale-tül üstat (Üstad kalesi) tepesindeydi..
Çünkü güneş oradan doğacaktı..
Sonunda doğdu..
Doğar doğmaz ışığı bir ip gibi İsmail Fakirullah Efendi'nin karanlık türbesine girdi ve başucunu aydınlattı..
Herkes şaşkındı..
İbrahim Hakkı Efendi dediğini yapmıştı..
Bu, o dönem için Osmanlı toplumunda bir mucizeydi..
Ünü bir anda yayıldı..
Bu olaydan bir yıl sonra sultan 1.Mahmut kendisini saraya davet edip konuştu..
Peki, bu mucize nasıl gerçekleşmişti?..
İbrahim Hakkı Efendi türbenin 3 kilometre uzağındaki Üstad Kalesi denen tepeye taş bir duvar yaptırmıştı..
Duvarda 40×50 santimetre ebatlarında bir pencere vardı..
Tillo'da güneş doğar doğmaz ilk ışığı pencereden geçiyordu..
Sonra türbenin yanında dikilen kuleye geliyor..
Oradan türbenin penceresine süzülüyor..
Ve karanlık odada sadece İsmail Fakirullah Efendi'nin başucunu aydınlatıyordu..
Bu astronomi, matematik, fizik ve mimari bilimlerinin bir zaferiydi..
Tam 250 yıl önce gerçekleştirilmiş bir ışık oyunuydu..
Heryıl ekinokslarda yüzlerce insan bu ışık oyununu izlemek için Siirt Tillo'ya gidiyor..
Ve Tillo''da güneş önce İsmail Fakirulah'ın başucunda doğuyor.
1703 ile 1780 yıllarında yaşamıştı..
Astronomi, fizik, psikoloji, sosyoloji ve din alanlarında pek çok çalışma yapmıştı..
Osmanlı döneminin ender alimlerinden biriydi..
Marifetname isimli kitabında güneş sistemini çok ayrıntılı biçimde anlatmıştı..
Kendisini yetiştiren hocası İsmail Fakirullah Efendi 1734 yılında vefat etti.
İbrahim Hakkı Efendi hocası için Tillo'da bir türbe yaptırdı..
İnşaata başlarken bir iddiada bulundu..
Sonbahar ve ilkbahar ekinoksları olan 23 Eylül ve 21 Mart'ta güneşin ilk ışığı hocası İsmail Fakirullah'ın karanlık türbesine girecek ve başucunu aydınlatacaktı..
Olmaz öyle şey dediler..
İnanmadılar..
İbrahim Hakkı Efendi iddiasını sürdürdü..
"Yeni yılda doğan güneş ilk olarak hocamın başucunu aydınlatmazsa, ben o güneşi neyleyim?" dedi..
Günlerce, haftalarca dolaştı..
İnce hesaplar yaptı.
Sonunda türbenin yerini belirledi..
Mimarisini zaten kendi çizmişti..
Aylar süren çalışma sonunda türbe tamamlandı..
Günlerden 23 Eylül'dü..
Herkes türbede toplandı..
Güneş doğmak üzereydi..
Heyecan doruktaydı..
Güneş Tillo'da doğar doğmaz ışığı gerçekten İsmail Fakirullah Efendi'nin başucunu aydınlatacak mıydı?..
Herkesin gözü türbeden 3 kilometre uzaklıktaki Kale-tül üstat (Üstad kalesi) tepesindeydi..
Çünkü güneş oradan doğacaktı..
Sonunda doğdu..
Doğar doğmaz ışığı bir ip gibi İsmail Fakirullah Efendi'nin karanlık türbesine girdi ve başucunu aydınlattı..
Herkes şaşkındı..
İbrahim Hakkı Efendi dediğini yapmıştı..
Bu, o dönem için Osmanlı toplumunda bir mucizeydi..
Ünü bir anda yayıldı..
Bu olaydan bir yıl sonra sultan 1.Mahmut kendisini saraya davet edip konuştu..
Peki, bu mucize nasıl gerçekleşmişti?..
İbrahim Hakkı Efendi türbenin 3 kilometre uzağındaki Üstad Kalesi denen tepeye taş bir duvar yaptırmıştı..
Duvarda 40×50 santimetre ebatlarında bir pencere vardı..
Tillo'da güneş doğar doğmaz ilk ışığı pencereden geçiyordu..
Sonra türbenin yanında dikilen kuleye geliyor..
Oradan türbenin penceresine süzülüyor..
Ve karanlık odada sadece İsmail Fakirullah Efendi'nin başucunu aydınlatıyordu..
Bu astronomi, matematik, fizik ve mimari bilimlerinin bir zaferiydi..
Tam 250 yıl önce gerçekleştirilmiş bir ışık oyunuydu..
Heryıl ekinokslarda yüzlerce insan bu ışık oyununu izlemek için Siirt Tillo'ya gidiyor..
Ve Tillo''da güneş önce İsmail Fakirulah'ın başucunda doğuyor.
*. *. *
Aslında İbrahim Hakkı Efendi'nin bu ışık oyununu ondan binlerce yıl önce Stone Henge'yı, Mısır, Aztek, İnka piramitlerini yapanlar da gerçekleştirmişti..
Astronomi, matematik, fizik ve mimari bilimlerini kullanmışlardı..
Onların çoğu da İbrahim Hakkı Efendi gibi din adamıydı..
Rahiplerdi..
İnsan düşünmeden edemiyor..
Bir 250 yıl öncesi din alimi İbrahim Hakkı Efendi'ye bakın..
Bir de bugünkü din soytarılarına..
Fettullah Gülen'e, Cübbeli Ahmet'e, İsmailağa'ya ve diğerlerine..
Ve de onların paralellerine..
Anadolu'nun nasıl geriye gittiğinin kanıtıdır bu.
(Sedat Kaya, Datça)
23 Eylûl 2016
Astronomi, matematik, fizik ve mimari bilimlerini kullanmışlardı..
Onların çoğu da İbrahim Hakkı Efendi gibi din adamıydı..
Rahiplerdi..
İnsan düşünmeden edemiyor..
Bir 250 yıl öncesi din alimi İbrahim Hakkı Efendi'ye bakın..
Bir de bugünkü din soytarılarına..
Fettullah Gülen'e, Cübbeli Ahmet'e, İsmailağa'ya ve diğerlerine..
Ve de onların paralellerine..
Anadolu'nun nasıl geriye gittiğinin kanıtıdır bu.
(Sedat Kaya, Datça)
23 Eylûl 2016
2 yorum:
Teşekkür ederim sevgili öğretmenim;her öğreti yaşama bir heyecan...
Hem de nasıl Güven ;öğrendikçe ne az şey bildiğimizin farkına varmak...Teşekkürler.
Yorum Gönder