UYAN EY MİLLET
YETİM HAKKI TOPRAKLAR ELDEN GİDİYOR!
Maliye Bakanlığı açıkladı; 2012’den başlayarak her yıl parti parti satılan hazineye ait tarım arazilerinin satışı için yeni olanaklar sağlanacakmış…
Peki, kim alacak bu toprakları? Kapısında iki inek üç koyunla, iki kovanla, iki dönümlük bostanla, üç beş meyve ağacıyla karnını doyurmaya çalışan, Güneydoğu’da şehit düşünce yaşadıkları barakalar,viraneler gözler önüne serilen yoksul üreticiler, tüyü bitmedik yetimler mi?
Ne gezer? Yedi bin yıldır Anadolu’da köylünün sırtından geçinen, iliğini kanını sömüren aracı-tefeci zümresi…
Osmanlı çöküş dönemi de Dirlik Düzeni’nde “Beytül mali Müslimin” olan Anadolu topraklarının Kesim Düzeni ile kesimcilere, tefeci soygununa açılması ile başlamıştı. Bu toprak satışı başka şeylerin de habercisi olmasın?
Toprak, candır. Toprak bizi doğuran, doyuran anadır. Toprağa el uzatan, toprağı halkın küçük tarla işletmesi dışında millet malı olmaktan çıkarıp birilerine peşkeş çekmeye çalışanların sonu haraptır!
Anadolu topraklarını Tekfurlara, peşkeş çeken Bizans’la, Tavaif-ül Mülk derebeyleri elinde parçalatıp kastlaştıran Selçuklu’ya Kayı boyunun gazisi Ertuğrul kılıcını vurmuş; toprağın çalışanına, üretenine yalnızca kullanım hakkı vererek “Beytül Mali Müslimin” kılmıştı. Osmanlı, bu adaletli toprak düzeni ile Osmanlı oldu; Rum’undan Ermeni’sine Müslüman’ından Hıristiyan’ına eşit ve hakkaniyetli davrandığı için kısa zamanda baş tacı edildi; devlet sınırlarını Afrika’dan Avrupa içlerine kadar genişletti.
Yavuz Selim zamanı ilk tohumlarını vermiş, mezhep ayrımcılıkları ile başlamış yozlaşma, Kanuni’den sonra toprakta Kesim Düzeni’ne sıçrayınca, Osmanlı da yokuş aşağı gitmeye başlamıştı. 19. Yüzyıl sonlarında iyice yozlaşmış Osmanlı sarayı Anadolu topraklarını reji kolcularına, İngiliz-Fransız Levantenlerine peşkeş çektiğinde Gazi Mustafa Kemal düşmüştü halkının önüne…Düşmanı halkın desteğiyle bu topraklardan def ettikten sonra da Anadolu’da herkesin az buçuk bilip konuştuğu çoğunluk dilini resmi dil yapmış, kadına Türk töresinde, göçebe geleneğinde de yer aldığı gibi “eşit yurttaşlık” hakkını vermişti.
Kurtuluş Savaşı sonrası siyasal etkinlikleri zora dayalı bir sistemle bastırılmış yedi bin yıllık tefeci bezirgânlık 1946’dan sonra yeniden kıpırdanmaya başlamış, gerici kapitalist sınıf, finans kapital ili diş tırnak olup önce Köy Enstitüleri’ni kapattırmış, sonra da adım adım iktidarı ele geçirmişti.
2002 bu bakımdan da önemli bir milat oldu. Batılı emperyalistlerin bir türlü içine sindiremedikleri Anadolu coğrafyasında kendi başına karar verebilen, gelişmiş ülkeler gibi kadın haklarını, laikliği, belli ölçüde demokrasiyi anayasasında ve yasalarında yaşatmaya çalışan Türkiye Cumhuriyeti, Siyasal İslam üzerinden kolay yönlendirilebilen, etnik köken ve mezhep kavgaları ile parçalanabilen bir farklı yola sokuldu. Bu yolda Batılı Finans Kapital’e ortaklık etmeye hazır, yeniden çökkün Osmanlılık, padişahlık özleminde birilerini bulmak da çok zor olmamıştı…
Cumhuriyet’i kuranların eksikleri, çözmeyi başaramadıkları tefeci bezirgân soygunu ile Kürt meselesi kendi sonunu hazırlayan tuzaklar gibi kullanılmış oldu.
Evet… Tüyü bitmedik yetim hakkının da bulunduğu millet malı Anadolu toprakları, halkın kapısındaki iki ineği, üç koyunu doyurmaya çalıştığı, bir araba ot biçip getirdiği otlak ve hazine arazileri satışa çıkarılıyor. Şimdi bakacağız, Osmanlı ocaklarında mehter marşlarıyla coşup Yeniçeri pankartı açan yoksul varoş insanları, iki yakasını bir araya getiremeyen, Güneydoğu’da şehit düştüğünde ancak adı anılan üretici mi alacak o toprakları, Osmanlı oyunuyla halkı seçim sandıklarında din ipleriyle bağlayan bezirgânlar, onların siyasi temsilcileri mi?
Siz yine de duymuş olun… Millet malı topraklar satışa çıktı…
02 Mart 2016, Alper Akçam
YETİM HAKKI TOPRAKLAR ELDEN GİDİYOR!
Maliye Bakanlığı açıkladı; 2012’den başlayarak her yıl parti parti satılan hazineye ait tarım arazilerinin satışı için yeni olanaklar sağlanacakmış…
Peki, kim alacak bu toprakları? Kapısında iki inek üç koyunla, iki kovanla, iki dönümlük bostanla, üç beş meyve ağacıyla karnını doyurmaya çalışan, Güneydoğu’da şehit düşünce yaşadıkları barakalar,viraneler gözler önüne serilen yoksul üreticiler, tüyü bitmedik yetimler mi?
Ne gezer? Yedi bin yıldır Anadolu’da köylünün sırtından geçinen, iliğini kanını sömüren aracı-tefeci zümresi…
Osmanlı çöküş dönemi de Dirlik Düzeni’nde “Beytül mali Müslimin” olan Anadolu topraklarının Kesim Düzeni ile kesimcilere, tefeci soygununa açılması ile başlamıştı. Bu toprak satışı başka şeylerin de habercisi olmasın?
Toprak, candır. Toprak bizi doğuran, doyuran anadır. Toprağa el uzatan, toprağı halkın küçük tarla işletmesi dışında millet malı olmaktan çıkarıp birilerine peşkeş çekmeye çalışanların sonu haraptır!
Anadolu topraklarını Tekfurlara, peşkeş çeken Bizans’la, Tavaif-ül Mülk derebeyleri elinde parçalatıp kastlaştıran Selçuklu’ya Kayı boyunun gazisi Ertuğrul kılıcını vurmuş; toprağın çalışanına, üretenine yalnızca kullanım hakkı vererek “Beytül Mali Müslimin” kılmıştı. Osmanlı, bu adaletli toprak düzeni ile Osmanlı oldu; Rum’undan Ermeni’sine Müslüman’ından Hıristiyan’ına eşit ve hakkaniyetli davrandığı için kısa zamanda baş tacı edildi; devlet sınırlarını Afrika’dan Avrupa içlerine kadar genişletti.
Yavuz Selim zamanı ilk tohumlarını vermiş, mezhep ayrımcılıkları ile başlamış yozlaşma, Kanuni’den sonra toprakta Kesim Düzeni’ne sıçrayınca, Osmanlı da yokuş aşağı gitmeye başlamıştı. 19. Yüzyıl sonlarında iyice yozlaşmış Osmanlı sarayı Anadolu topraklarını reji kolcularına, İngiliz-Fransız Levantenlerine peşkeş çektiğinde Gazi Mustafa Kemal düşmüştü halkının önüne…Düşmanı halkın desteğiyle bu topraklardan def ettikten sonra da Anadolu’da herkesin az buçuk bilip konuştuğu çoğunluk dilini resmi dil yapmış, kadına Türk töresinde, göçebe geleneğinde de yer aldığı gibi “eşit yurttaşlık” hakkını vermişti.
Kurtuluş Savaşı sonrası siyasal etkinlikleri zora dayalı bir sistemle bastırılmış yedi bin yıllık tefeci bezirgânlık 1946’dan sonra yeniden kıpırdanmaya başlamış, gerici kapitalist sınıf, finans kapital ili diş tırnak olup önce Köy Enstitüleri’ni kapattırmış, sonra da adım adım iktidarı ele geçirmişti.
2002 bu bakımdan da önemli bir milat oldu. Batılı emperyalistlerin bir türlü içine sindiremedikleri Anadolu coğrafyasında kendi başına karar verebilen, gelişmiş ülkeler gibi kadın haklarını, laikliği, belli ölçüde demokrasiyi anayasasında ve yasalarında yaşatmaya çalışan Türkiye Cumhuriyeti, Siyasal İslam üzerinden kolay yönlendirilebilen, etnik köken ve mezhep kavgaları ile parçalanabilen bir farklı yola sokuldu. Bu yolda Batılı Finans Kapital’e ortaklık etmeye hazır, yeniden çökkün Osmanlılık, padişahlık özleminde birilerini bulmak da çok zor olmamıştı…
Cumhuriyet’i kuranların eksikleri, çözmeyi başaramadıkları tefeci bezirgân soygunu ile Kürt meselesi kendi sonunu hazırlayan tuzaklar gibi kullanılmış oldu.
Evet… Tüyü bitmedik yetim hakkının da bulunduğu millet malı Anadolu toprakları, halkın kapısındaki iki ineği, üç koyunu doyurmaya çalıştığı, bir araba ot biçip getirdiği otlak ve hazine arazileri satışa çıkarılıyor. Şimdi bakacağız, Osmanlı ocaklarında mehter marşlarıyla coşup Yeniçeri pankartı açan yoksul varoş insanları, iki yakasını bir araya getiremeyen, Güneydoğu’da şehit düştüğünde ancak adı anılan üretici mi alacak o toprakları, Osmanlı oyunuyla halkı seçim sandıklarında din ipleriyle bağlayan bezirgânlar, onların siyasi temsilcileri mi?
Siz yine de duymuş olun… Millet malı topraklar satışa çıktı…
02 Mart 2016, Alper Akçam
2 yorum:
Bunların 14 yıldır yaptıkları ihanet kalmadı, kırdıkları ceviz 1000'i aştı...Allah cezalarını versin diyorum...en kısa zamanda:(
sevgilerimle Arzu'cuğum.....off öfkem yorumuma yansıdı valla...:(
Anlıyorum Müjde 'ciğim..Sevgiler.
Yorum Gönder