Devrim Şehidi KUBİLAY' A saygıyla ...
KUBİLAY DESTANI
- Kubilay ve iki bekçinin anısına -
23 Aralık 1930'dur,
Gece yeşilimsi,
Dağlar ak,
Bir altın çizgi gibi yerle gök,
Gün doğdu doğacak.
Don yoktur ama donmuştur sanki
Sarı yapraklarla kış kocaman bir yüz
Tarla çizgileri ile bir kilim işte
Menemen ovası dümdüz.
Yalancı Mehdi Derviş Mehmet,
Yürümüş Manisa'dan bir sarı su gibi,
Beş on adamıyla Menemen'e varmak üzere
Yılan uykusu gibi.
Düştü Kubilay'ın başsız gövdesi,
Bir çınar dalı gibi yere.
Sarktı yakasından anasından gelmiş
Mavi çiçek mor çiçek bir çevre.
Düştü Kubilay'ın başsız gövdesi
Bir söğüt dalı gibi yere,
Aydınlık aydınlığa yaklaşır iken,
Sonsuzluğa ere ere.
Düştü Kubilay'ın başsız gövdesi,
Bir zeytin dalı gibi yere,
Düştü cebinden bir kitap,
Açıldı göklere…
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Adı Mustafa Fehmi Kubilay. Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep. Giritli bir ailenin çocuğu. 1906 doğumlu. Kubilay bir öğretmen. Cumhuriyet öğretmeni. 1930 yılında İzmir'in Menemen İlçesi'nde askerlik görevini yapıyordu. O sırada 24 yaşında. 23 Aralık 1930 günü yürekleri kara, kara eller O'nu şehit etmekle ,ışığını kararttıklarını sandılar....
KUBİLAY:"Vurulduğumu anlayamadım önce.yere düştüğümde siyah cübbeler,sakallı yüzler,kanlı acımasız yüzler gördüm....Canım yanmıyordu ama yüreğimin her hücresi acı çekiyordu.Alkışları duyordum çünkü. Beni değil yobazları alkışlıyordu kalabalık.bu alkışları hiç unutamıyorum .Bana en acı veren o alkışlardı......"
Kurtuluş savaşı kazanılalı yedi yıl olmuştu.Kubilay hem subay hem oğretmen olarak genç cumhuriyetin umut ışığı idi. Karanlık bir gecede aydınlığı düşünüyordu...
KUBİLAY:"Aydınlığı düşünüyordum. Işığın değeri karanlıkta daha iyi anlaşılıyor. Işıklar içinde bir Türkiye düşünüyorum.yolları, evleri, insanların kafası ışık içinde bir Türkiye. Işığın en uzak köylere kadar ulaştığı bir Türkiye...Herkesin okuyup yazdığı, mutlu olduğu bir ülke..."
Kubilay bir devrim şehididir. Atatürk devrimlerinin, Cumhuriyet Devrimlerinin ilk şehidi...Savaşlardan ,hukuksuzluğa,yoksunluktan karşı devrimciliğe, yitirdiğimiz gençlerden ilkidir. Bunu tarihin çarklarını geri çevirmeye , aldanış rüzgarlarını bu topraklarda üfürmeye çalışanlar nereden bilsin. Şimdi yolumuzu Kubilay'lar aydınlatıyor desek yobazı , döneği inanamaz ki. Karanlıkta el yordamıyla yol almak varken ışığını nereden görebilsin...
Kubilay'lar karanlıkta bir ışık olarak yolumuzu aydınlatıyorlar, aydınlatmaya da devam edecekler. Işıktan korkan yarasalar kendi karanlıklarında tarihin çarklarını döndüremiyeceklerdir....
Kubilay ,kanlı, karanlık bir gecenin ilk yıldızıydı. Tek başınaydı. Oysa yıldızlar tek başına ışımazlar. Yalnız değillerdir , binlerce ,yüzbinlerce ,milyonlarcadır..Bazen görünmezler ama oradadırlar…ışık… ışık…
Arzu Sarıyer
- Kubilay ve iki bekçinin anısına -
23 Aralık 1930'dur,
Gece yeşilimsi,
Dağlar ak,
Bir altın çizgi gibi yerle gök,
Gün doğdu doğacak.
Don yoktur ama donmuştur sanki
Sarı yapraklarla kış kocaman bir yüz
Tarla çizgileri ile bir kilim işte
Menemen ovası dümdüz.
Yalancı Mehdi Derviş Mehmet,
Yürümüş Manisa'dan bir sarı su gibi,
Beş on adamıyla Menemen'e varmak üzere
Yılan uykusu gibi.
Düştü Kubilay'ın başsız gövdesi,
Bir çınar dalı gibi yere.
Sarktı yakasından anasından gelmiş
Mavi çiçek mor çiçek bir çevre.
Düştü Kubilay'ın başsız gövdesi
Bir söğüt dalı gibi yere,
Aydınlık aydınlığa yaklaşır iken,
Sonsuzluğa ere ere.
Düştü Kubilay'ın başsız gövdesi,
Bir zeytin dalı gibi yere,
Düştü cebinden bir kitap,
Açıldı göklere…
Fazıl Hüsnü Dağlarca
Adı Mustafa Fehmi Kubilay. Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep. Giritli bir ailenin çocuğu. 1906 doğumlu. Kubilay bir öğretmen. Cumhuriyet öğretmeni. 1930 yılında İzmir'in Menemen İlçesi'nde askerlik görevini yapıyordu. O sırada 24 yaşında. 23 Aralık 1930 günü yürekleri kara, kara eller O'nu şehit etmekle ,ışığını kararttıklarını sandılar....
KUBİLAY:"Vurulduğumu anlayamadım önce.yere düştüğümde siyah cübbeler,sakallı yüzler,kanlı acımasız yüzler gördüm....Canım yanmıyordu ama yüreğimin her hücresi acı çekiyordu.Alkışları duyordum çünkü. Beni değil yobazları alkışlıyordu kalabalık.bu alkışları hiç unutamıyorum .Bana en acı veren o alkışlardı......"
Kurtuluş savaşı kazanılalı yedi yıl olmuştu.Kubilay hem subay hem oğretmen olarak genç cumhuriyetin umut ışığı idi. Karanlık bir gecede aydınlığı düşünüyordu...
KUBİLAY:"Aydınlığı düşünüyordum. Işığın değeri karanlıkta daha iyi anlaşılıyor. Işıklar içinde bir Türkiye düşünüyorum.yolları, evleri, insanların kafası ışık içinde bir Türkiye. Işığın en uzak köylere kadar ulaştığı bir Türkiye...Herkesin okuyup yazdığı, mutlu olduğu bir ülke..."
Kubilay bir devrim şehididir. Atatürk devrimlerinin, Cumhuriyet Devrimlerinin ilk şehidi...Savaşlardan ,hukuksuzluğa,yoksunluktan karşı devrimciliğe, yitirdiğimiz gençlerden ilkidir. Bunu tarihin çarklarını geri çevirmeye , aldanış rüzgarlarını bu topraklarda üfürmeye çalışanlar nereden bilsin. Şimdi yolumuzu Kubilay'lar aydınlatıyor desek yobazı , döneği inanamaz ki. Karanlıkta el yordamıyla yol almak varken ışığını nereden görebilsin...
Kubilay'lar karanlıkta bir ışık olarak yolumuzu aydınlatıyorlar, aydınlatmaya da devam edecekler. Işıktan korkan yarasalar kendi karanlıklarında tarihin çarklarını döndüremiyeceklerdir....
Kubilay ,kanlı, karanlık bir gecenin ilk yıldızıydı. Tek başınaydı. Oysa yıldızlar tek başına ışımazlar. Yalnız değillerdir , binlerce ,yüzbinlerce ,milyonlarcadır..Bazen görünmezler ama oradadırlar…ışık… ışık…
Arzu Sarıyer
KUBİLAY DESTANI
Geceydi.
Çekilmişti ortalıktan el ayak.
Gökte ay yalnızdı,
Yıldızlar uzak.
Kara gölgeler dolaşıyordu,
Sokaklarında Menemen’in,
Ellerinde bir yeşil bayrak.
Başlarında,
Derviş Mehmet denilen,
O kanlı alçak.
Bir yedek subay öğretmendi Kubilay,
Yirmi dördündeydi ancak.
Bekçisiydi Cumhuriyetin.
Duyunca ulumaları Kubilay,
Koşup geldi.
Bekliyordu onu,
Hain bir tuzak.
Dikildi bir anıt gibi
Yobazların karşısına.
“Durun!” dedi,
Durmadılar.
Hem kalleştiler,
Hem korkak.
Saldırdılar,
Bıçaklarla üstüne.
Ne iman vardı yüreklerinde,
Ne merhamet.
Kanlı salyalar akıyordu ağzından,
Çıldırmıştı Derviş Mehmet.
Kesti bir bağ bıçağıyla boynunu,
Doldurup kanını avucuna,
İçti vahşi bir hazla,
Kana kana.
Taktılar kanlı başını Kubilay’ın,
Bir sığırın ucuna,
Dolaştılar
Sokak sokak.
Ezan sesleri yükseliyordu minarelerden,
Söküyordu şafak.
Düştüler toprağa bir bayrak gibi,
Teslim olmadılar kolay kolay.
Ve şöyle yazıldı anıtlarına:
“İnandılar, dövüştüler, öldüler,
Bekçi Hasan, Bekçi Şevki, Kubilay.”
Özbek İNCEBAYRAKTAR
Geceydi.
Çekilmişti ortalıktan el ayak.
Gökte ay yalnızdı,
Yıldızlar uzak.
Kara gölgeler dolaşıyordu,
Sokaklarında Menemen’in,
Ellerinde bir yeşil bayrak.
Başlarında,
Derviş Mehmet denilen,
O kanlı alçak.
Bir yedek subay öğretmendi Kubilay,
Yirmi dördündeydi ancak.
Bekçisiydi Cumhuriyetin.
Duyunca ulumaları Kubilay,
Koşup geldi.
Bekliyordu onu,
Hain bir tuzak.
Dikildi bir anıt gibi
Yobazların karşısına.
“Durun!” dedi,
Durmadılar.
Hem kalleştiler,
Hem korkak.
Saldırdılar,
Bıçaklarla üstüne.
Ne iman vardı yüreklerinde,
Ne merhamet.
Kanlı salyalar akıyordu ağzından,
Çıldırmıştı Derviş Mehmet.
Kesti bir bağ bıçağıyla boynunu,
Doldurup kanını avucuna,
İçti vahşi bir hazla,
Kana kana.
Taktılar kanlı başını Kubilay’ın,
Bir sığırın ucuna,
Dolaştılar
Sokak sokak.
Ezan sesleri yükseliyordu minarelerden,
Söküyordu şafak.
Düştüler toprağa bir bayrak gibi,
Teslim olmadılar kolay kolay.
Ve şöyle yazıldı anıtlarına:
“İnandılar, dövüştüler, öldüler,
Bekçi Hasan, Bekçi Şevki, Kubilay.”
Özbek İNCEBAYRAKTAR
2 yorum:
Nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun. Arzu'cuğum onca yıl geçti ama hala görüyoruz Allahuekber diye kafa kesiyorlar Suriye'de, Irak'ta, Libya'da...Allahuekber diye roket atıyorlar Müslüman güya roket attığı da yine Müslüman ülke!!!! Zaten Müslüman'ların başka dinden düşmana ihtiyaçları yok, birbirlerini boğazlamakla meşguller......:(
kalemine sağlık canım..sevgiler..
Teşekkürler Müjde 'ciğim .Aynen dediğin gibi başka düşmana gerek yok müslümanlarda kurulduğundan beri...Sevgiler...
Yorum Gönder