Firavunlar tabletleri kütüphanede kırdı.
Hitler orduları Avrupa ’da bütün kütüphaneleri yaktı. Dünya tarihinde ilk kez aydınları bir binaya koyup yaktılar.
Rıfat Ilgaz
Hitler orduları Avrupa ’da bütün kütüphaneleri yaktı. Dünya tarihinde ilk kez aydınları bir binaya koyup yaktılar.
Rıfat Ilgaz
" S İ V A S. 2. TEMMUZ "
git git bitmez ülkemdin sen
bir gülüşün vardı
sekerek giden
öteki yıldızlara
git git bitmez ülkemdin sen
bir gülüşün vardı
sekerek giden
öteki yıldızlara
küçük bir kumru
çıkarıp başını çalılardan
ne zaman sesini uzatsa
biz değil miydik seninle
uzak enlemler boylamlar giden
çıkarıp başını çalılardan
ne zaman sesini uzatsa
biz değil miydik seninle
uzak enlemler boylamlar giden
adım gibi biliyordum
ben susarsam
ardarda ölümler eklerdin ölümüme
asya'da
afrika'da
sivas'ta
ben susarsam
ardarda ölümler eklerdin ölümüme
asya'da
afrika'da
sivas'ta
dalgın bir maviden süzülüp
böle böle geceyi
o t u z y e d i yıldız
üstümüze geliyordu
böle böle geceyi
o t u z y e d i yıldız
üstümüze geliyordu
önce sıyırıp utancını aldılar
geriye yürek atışları kaldı korkaklığın
geriye yürek atışları kaldı korkaklığın
git git bitmez ülkemsin sen
yoksa o kuş sesi
dolanır durur muydu
hiç düşmeden dilimden
TEKİN GÖNENÇ...
yoksa o kuş sesi
dolanır durur muydu
hiç düşmeden dilimden
TEKİN GÖNENÇ...
**************************************************************************************************************
...)
vurdular
kırdılar
yaktılar
yıktılar
bağırdılar
çağırdılar
sövdüler
saydılar
hopladılar
sıçradılar
tepindiler
tekmelediler
parçaladılar
döktüler
çiğnediler
ezdiler
ve
kustular
yüzyılların
kinini.
kırdılar
yaktılar
yıktılar
bağırdılar
çağırdılar
sövdüler
saydılar
hopladılar
sıçradılar
tepindiler
tekmelediler
parçaladılar
döktüler
çiğnediler
ezdiler
ve
kustular
yüzyılların
kinini.
ateşten
külden
çığlıktan
gözyaşından
kandan
ve dumandan
eserlerine
taş yürekleriyle
“vecd” içinde
baktılar.
külden
çığlıktan
gözyaşından
kandan
ve dumandan
eserlerine
taş yürekleriyle
“vecd” içinde
baktılar.
nasıl da çirkindi öyle
nasıl da çirkindi
paslı çiviler gibi
çakıldı kaldı beynimize
alevlerin parıltısında
kirli dişleri.
nasıl da çirkindi
paslı çiviler gibi
çakıldı kaldı beynimize
alevlerin parıltısında
kirli dişleri.
“Tığ teber şahı merdan
Tanrı Dağı kadar Türk’tü bunlar
Hıra Dağı kadar Müslüman
Ve de kanlı bıçaklı düşman”
Tanrı Dağı kadar Türk’tü bunlar
Hıra Dağı kadar Müslüman
Ve de kanlı bıçaklı düşman”
tarih,
iki temmuz bin dokuz yüz doksan üç, cumaydı
göğü yalayan alevlerin
dumanların arasından
otuz beş beyaz güvercin uçtu
bırakıp gittiler Sivas’ı
bırakıp gider gibi akbabalara yuvalarını
dönüp de
arkalarına
bakmadan.
iki temmuz bin dokuz yüz doksan üç, cumaydı
göğü yalayan alevlerin
dumanların arasından
otuz beş beyaz güvercin uçtu
bırakıp gittiler Sivas’ı
bırakıp gider gibi akbabalara yuvalarını
dönüp de
arkalarına
bakmadan.
(Yaralı Temmuz'dan)
A.Kadir Paksoy
******************************************************************
TEMMUZ YANGINI
harlanmış güllere iniyor akşam
sen sularımda sisten bir kuğu oluyorsun
yağmurun atlıları gözlerimde dörtnala
billurdan acıların konuğu oluyorsun
sen sularımda sisten bir kuğu oluyorsun
yağmurun atlıları gözlerimde dörtnala
billurdan acıların konuğu oluyorsun
aysız bir göl seriyorum ayaklarına
yüreğimde gizden bir kuğu oluyorsun
uzun bir çöl gecesi dansediyor ruhumda
yitik zamanlar içinde gülümsüyorsun
yüreğimde gizden bir kuğu oluyorsun
uzun bir çöl gecesi dansediyor ruhumda
yitik zamanlar içinde gülümsüyorsun
yaslı yıldızlar gibi ölüyor akşam
is kokan bir gemiden el sallıyorsun
hep o gamlı gülüş dudaklarında
kum denizinde çiyden bahçeler arıyorsun
is kokan bir gemiden el sallıyorsun
hep o gamlı gülüş dudaklarında
kum denizinde çiyden bahçeler arıyorsun
gözlerimde dörtnala yağmurun atlıları
ansızın ateşten bir kuğu oluyorsun
yanıyor su değdikçe kanatlarına
seslerin küllerine karışıp gidiyorsun
ansızın ateşten bir kuğu oluyorsun
yanıyor su değdikçe kanatlarına
seslerin küllerine karışıp gidiyorsun
Ayten Mutlu (Çocuk ve Akşam-1999)
***************************************************
İSLİ BİR YARANIN ŞİİRLERİ
isli bir telekle yazıldı
bu şiirler
kömüre dönmüş çığlıkların
göğüs boşluğuna çizdiği
ışıkla yazıldı
mehdiler kör imamlar
mekiklerle döndüler mağaralarından
ruhlarımıza
ruhlarımız saydamdır şimdi
rehin verip bedenlerini
hoşça kal bile diyemeden
bir akşam üst göçtüler
toprağın namuslu koynuna
yalnız onlar
zemzem kokan hokkabaz ağızlarına
petrol dolu kanalların
yalanlarını doldurdular
secdeye vardılar günlük kokularıyla
doğuda batıda
ateşin ve cinayetin
otağında
salyalarıyla saldırarak
gelmiş geçmiş çöl rüzgârlarına
avurtlarını yelken yapıp
aldattılar ekmeği suyu toprağı
annelerinin sütüne katran kattılar
onlar geçtiler
alçaklığın dergâhından
benzin bidonlarıyla
şeytanminareleri diktiler
kararttılar insan denen varlığın
altın uzuvlarını
pulları ateşten
bir ejderhaya çevirdiler
simya sahtekârlığın şiiridir
isli bir tarihte yazıldı bu şiirler
giyilmemiş gelinliklere karanfil gibi
yeşermemiş sevilere andolsun diye
kitaplarında dünyanın
belki bir ara başlık olur
onlardı
yalnızlıklarını birbirine vererek
çoğalanlar
bir öykünün açık bir yarasından sızdı
bu sözler
bu sözler
yazıcının tomurcuklarıydı
kararıp kavrulan
isten dumandan görünmez şimdi
1995
Hidayet KARAKUŞ
Ateş Mektupları- Bilgi Yayınevi-1995
*************************************************************
***********************************************************************
isli bir telekle yazıldı
bu şiirler
kömüre dönmüş çığlıkların
göğüs boşluğuna çizdiği
ışıkla yazıldı
mehdiler kör imamlar
mekiklerle döndüler mağaralarından
ruhlarımıza
ruhlarımız saydamdır şimdi
rehin verip bedenlerini
hoşça kal bile diyemeden
bir akşam üst göçtüler
toprağın namuslu koynuna
yalnız onlar
zemzem kokan hokkabaz ağızlarına
petrol dolu kanalların
yalanlarını doldurdular
secdeye vardılar günlük kokularıyla
doğuda batıda
ateşin ve cinayetin
otağında
salyalarıyla saldırarak
gelmiş geçmiş çöl rüzgârlarına
avurtlarını yelken yapıp
aldattılar ekmeği suyu toprağı
annelerinin sütüne katran kattılar
onlar geçtiler
alçaklığın dergâhından
benzin bidonlarıyla
şeytanminareleri diktiler
kararttılar insan denen varlığın
altın uzuvlarını
pulları ateşten
bir ejderhaya çevirdiler
simya sahtekârlığın şiiridir
isli bir tarihte yazıldı bu şiirler
giyilmemiş gelinliklere karanfil gibi
yeşermemiş sevilere andolsun diye
kitaplarında dünyanın
belki bir ara başlık olur
onlardı
yalnızlıklarını birbirine vererek
çoğalanlar
bir öykünün açık bir yarasından sızdı
bu sözler
bu sözler
yazıcının tomurcuklarıydı
kararıp kavrulan
isten dumandan görünmez şimdi
1995
Hidayet KARAKUŞ
Ateş Mektupları- Bilgi Yayınevi-1995
*************************************************************
Yedi kova su yeterliydi
sıvas'taki ateşi söndürmek için
oysa her biri
devlet dairesindeki kovaların
üstüne yazılı
altı harfli bir sözcüktü yangın
sıvas'taki ateşi söndürmek için
oysa her biri
devlet dairesindeki kovaların
üstüne yazılı
altı harfli bir sözcüktü yangın
Yedinci kova
taşar engellenemez biçimde
çünkü emekçilerin
alın teriyle doludur
işte bu yüzden
sinek ölüleri yüzemez üstünde
taşar engellenemez biçimde
çünkü emekçilerin
alın teriyle doludur
işte bu yüzden
sinek ölüleri yüzemez üstünde
Futbol takımında mahallenin
kova kaleciydi lakabım
ilk kez sevinecektim buna
ama yalnızca
avuçlarıma alabildiğim suyu
bir kova gibi sıvas'a taşıyamadım
kova kaleciydi lakabım
ilk kez sevinecektim buna
ama yalnızca
avuçlarıma alabildiğim suyu
bir kova gibi sıvas'a taşıyamadım
G harfi boştur yangın kovalarının
ki ortaya çıkar
dolu olanları okununca
madımak oteli'nin merdivenlerinde
kurtulmayı bekleyenler için
verilen karar: Yan ın
ki ortaya çıkar
dolu olanları okununca
madımak oteli'nin merdivenlerinde
kurtulmayı bekleyenler için
verilen karar: Yan ın
Ve başında anladım ki bir kuyunun
ipin ucunda
derinlerdeki suya uzanan
birer kova gibidirler
yangınları söndürmek isteyen
darağacına asılı devrimciler
Sunay Akınipin ucunda
derinlerdeki suya uzanan
birer kova gibidirler
yangınları söndürmek isteyen
darağacına asılı devrimciler
***********************************************************************
YAKILMIŞLAR AĞIDI
1.
Şair
gece vezniyle yaz bu şiiri
karanlıkta uğuldasın dizelerin
bilirim, yüreğe yüktür kin dediğin
ki bu senin şair, bu hercai yüreğin
yosun tutmaz bir çakılıdır
anadolu derelerinin
bağışlasın seni asım bezirci
behçet ve metin
bağışlama sen onları öldüreni
çün kanı yerde şiirin
şair
gece vezniyle yaz bu şiiri
karanlıkta uğuldasın dizelerin
2.
külün söylediği yangındır yangının meselidir
onunla uç sen eğer yanmış isen
çığlık dediğin onun en gökselidir
3.
derin derin sustuğum bir zamandı
ıssızdı dilim, kırgındı ilim
rüzgârsızdı yelken, susuzdu telli kavak
gün buluta girmiş gibiydi
yorgunluk duygusuna benzer
kötümser bir hava her yanda
o gündü
bir uzak bir uzak
sivas dedikleri toprak
telefonlar imkansız
iki elim iki böğrümde
ha canım
bir ses veren olsa
tüten dumandan
bir haber veren
sularım durulacak
o gündü
bir uzak
bir uzak
sivas dedikleri toprak
'metin' olmak elimde değil
'behçet' engiz şiirler yazmak geliyor içimden
vurmak karanlığa bir yalım gibi
geçip gitmek
onu eriterek
hey gidi
ne çare
yanıyor madımak
4.
sisliyim, sokulma bana
dağlarım kayıp, yamaçlarım yok
yankılanmıyor sesim, silinmiş görüntüm
aynalarım buğulu
yalnızlığa sal beni
kırlangıçlar uçur sularımda
turna katarları geçer göklerimden
gecelerin ürkek aydınlığında
dualar gibi ödenen
taze ölüler vardır hani
için erer onları düşündükçe
soğuk toprakta ilk geceleridir
anımsamaktan korkarsın
işte öyle şimdi
sivas bir mezarlık bana
garip şey, üşüyen yok
ve inadına tütüyor toprak hâlâ
5.
oğlunun kanlı giysilerini saklayan ana gibi
saklıyorum o günlerin gazetelerini
burnumda kokunuz
belli ki çok kanayacak şiirim
en çınçınlı gülüşümün ardında acınız
ağıdım sonsuz
sivas'ta şimdi göğe uzaman
alevden bir ölüm heykeli
içim buz
6.
şairler yakılıyorsa ülkende
daha çok şiir oku çocuk
şairler yakılıyorsa ülkende sendesen de şiir yaz çocuk.
karanlıkta uğuldasın dizelerin
bilirim, yüreğe yüktür kin dediğin
ki bu senin şair, bu hercai yüreğin
yosun tutmaz bir çakılıdır
anadolu derelerinin
bağışlasın seni asım bezirci
behçet ve metin
bağışlama sen onları öldüreni
çün kanı yerde şiirin
şair
gece vezniyle yaz bu şiiri
karanlıkta uğuldasın dizelerin
2.
külün söylediği yangındır yangının meselidir
onunla uç sen eğer yanmış isen
çığlık dediğin onun en gökselidir
3.
derin derin sustuğum bir zamandı
ıssızdı dilim, kırgındı ilim
rüzgârsızdı yelken, susuzdu telli kavak
gün buluta girmiş gibiydi
yorgunluk duygusuna benzer
kötümser bir hava her yanda
o gündü
bir uzak bir uzak
sivas dedikleri toprak
telefonlar imkansız
iki elim iki böğrümde
ha canım
bir ses veren olsa
tüten dumandan
bir haber veren
sularım durulacak
o gündü
bir uzak
bir uzak
sivas dedikleri toprak
'metin' olmak elimde değil
'behçet' engiz şiirler yazmak geliyor içimden
vurmak karanlığa bir yalım gibi
geçip gitmek
onu eriterek
hey gidi
ne çare
yanıyor madımak
4.
sisliyim, sokulma bana
dağlarım kayıp, yamaçlarım yok
yankılanmıyor sesim, silinmiş görüntüm
aynalarım buğulu
yalnızlığa sal beni
kırlangıçlar uçur sularımda
turna katarları geçer göklerimden
gecelerin ürkek aydınlığında
dualar gibi ödenen
taze ölüler vardır hani
için erer onları düşündükçe
soğuk toprakta ilk geceleridir
anımsamaktan korkarsın
işte öyle şimdi
sivas bir mezarlık bana
garip şey, üşüyen yok
ve inadına tütüyor toprak hâlâ
5.
oğlunun kanlı giysilerini saklayan ana gibi
saklıyorum o günlerin gazetelerini
burnumda kokunuz
belli ki çok kanayacak şiirim
en çınçınlı gülüşümün ardında acınız
ağıdım sonsuz
sivas'ta şimdi göğe uzaman
alevden bir ölüm heykeli
içim buz
6.
şairler yakılıyorsa ülkende
daha çok şiir oku çocuk
şairler yakılıyorsa ülkende sendesen de şiir yaz çocuk.
Hüseyin Yurttaş
***************************************
DOĞUM YERİ: TEMMUZ
sevgilim
cehennem ateşinin gövdemizde dolaştığını
ne bilsin sonlular
bizi yenildik sanıyorlar
madde tohumda gizlidir
yağmur toprakta diri
görmüyorlar acılara yol verip karanfil ektiğimizi
ey tanrılar!
yaprağı daldan aralayan vicdankuşu
temmuz'dan kopup gelmiş karanfil kokusu
duy!
taşkın dinecek adı konacak her şeyin!
FİGEN SARİYE
*******************************************************************************************
***************************************
DOĞUM YERİ: TEMMUZ
sevgilim
cehennem ateşinin gövdemizde dolaştığını
ne bilsin sonlular
bizi yenildik sanıyorlar
madde tohumda gizlidir
yağmur toprakta diri
görmüyorlar acılara yol verip karanfil ektiğimizi
ey tanrılar!
yaprağı daldan aralayan vicdankuşu
temmuz'dan kopup gelmiş karanfil kokusu
duy!
taşkın dinecek adı konacak her şeyin!
FİGEN SARİYE
*******************************************************************************************
m
ma
mad
madı
madım
madıma
madımak
ma
mad
madı
madım
madıma
madımak
yandım bittim
sanıyorsun
sanma
sanıyorsun
sanma
tütüyor
tütmesi bekleniyor
tütsü yakılıyor, başı dönüyor
dönmesi bekleniyor ülkenin
tütmesi bekleniyor
tütsü yakılıyor, başı dönüyor
dönmesi bekleniyor ülkenin
döndü bitti
sanıyorsun
yanılıyorsun
sanıyorsun
yanılıyorsun
madımak
madıma
madım
madı
mad
ma
m
madıma
madım
madı
mad
ma
m
çırasısın
çakmağı
rüzgarı
isi pisi
insan eti
kokusu
çakmağı
rüzgarı
isi pisi
insan eti
kokusu
bilmiyorsun
ve
bilmediğin için
haydi sızlan
bak,
tarih 2 Temmuz
ve
bilmediğin için
haydi sızlan
bak,
tarih 2 Temmuz
sen kötüsün
sustun
onayladın
bağışladın
yetmez'ledin
ama'ladın
tasarladın keyfince
şimdinin sonrasını
ama
sen kötüsün onlardan bile
sen kırdın hatıraları
sustun
onayladın
bağışladın
yetmez'ledin
ama'ladın
tasarladın keyfince
şimdinin sonrasını
ama
sen kötüsün onlardan bile
sen kırdın hatıraları
hatıralar da
senin
Madımak'ın olsun...
senin
Madımak'ın olsun...
Haluk Isık
1 Temmuz 2014, direnMadımak
1 Temmuz 2014, direnMadımak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder