TRABZON, NAZIM VE BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU…
Prof.Dr.Kemal Kocabaş
“Marifet hiç ezilmemek bu dünyada/Ama biçimine getirip ezerlerse/Güzel kokmak/Kekik misali/Lavanta çiçeği misali/Fesleğen misali/Itır misali/İsâ misali/Yunus misali/Tonguç misali/Nâzım misali” Bedri Rahmi Eyüboğlu
11 ve 12 Mart 2011 tarihlerinde Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) Beşikdüzü Şubemizin bir toplantısı için Trabzon’daydık. Trabzon; tarihsel kimliği, coğrafyası, insanlarının heyecanı ve enerjisiyle önemli bir kent. Toplantı sonrası kentteki Atatürk Köşkü, Maçka yollarında çam ağaçları üzerinde yağan karın ürettiği olağanüstü fotografik güzelliklerle Sümela Manastırı ve Gümüşhane yolu üzerinde karlı bir havada Zigana Geçidine ulaşmak güzeldi. Trabzon; doğayla barışık yerleşim kültürüyle, köylerden aldığı göçle değişen sosyolojik yapısıyla ve enfes mutfak kültürüyle görülmeye değer bir kent. Aydınlanma ve Köy Enstitüleri hareketinin üç önemli adı Sabahattin, Bedri Rahmi ve Mualla Eyüboğlu kardeşlerin memleketinden çoğalmış ve zenginleşmiş olarak döndük.
12 Mart 2011 günü saat 11.00 sularında Trabzon’dan havalandığımızda aşağıda yeşili, mavisi ve denize paralel karlı dağlarıyla olağanüstü bir doğa tablosu sergileniyordu. Gazeteleri karıştırmaya başladım. Hürriyet Gazetesinin eklerinde Sayın Sibel Arna’nın yazdığı Nazım Hikmet-Bedri Rahmi Eyüboğlu dayanışmasını anlatan enfes bir söyleşi karşıma çıktı. Sayın Arna’nın yazısında Trabzon’da dostlarla yaptığımız konuşmalarda en çok adı geçen Eyüboğlu kardeşlerin bir başka yönlerini tanımanın güzellikleri karşımıza çıkmıştı.
Söyleşinin kahramanı Hughette Eyüboğlu idi. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun oğlu Mehmet Eyüboğlu’nun doktor eşi. Aslen Kanadalı. 1955 yılında Mehmet Eyüboğlu ile mektuplaşarak tanışırlar ve 1961 yılında evlenirler. Bir süre ABD’de kalırlar. 1966 yılında ülkeye dönerler ve Bayan Hughette 1991 yılında Cerrahpaşa’dan emekli olur. Ailenin tüm kültürel mirasının sorumluluğu ondadır. Bedri Rahmi’den çok şey öğrendiğini ifade eden Bayan Hughette; Sabahattin Eyüboğlı için “Üniversitem” tanımlamasını yapar. Söyleşide Bayan Hughette, kayınpederi Bedri Rahmi ile Nazım Hikmet arasında çok derin sevgi ve saygı bağları olduğunu ifade ederek söyleşiye başlar. Bayan Hughette 1966 yılında Türkiye’ye genç bir gelin olarak geldiğinde “gizemli bir kasetin” varlığından haberdar olur. Evde en çok konuşulan isim Nazım’dır. Genç gelin özellikle ev dışında Nazım’dan bahsetmemesi için uyarılır. Evdeki gizemli kasetin çok çok değerli olduğu anlatılır. Yasaklı yıllara, ağır yıllara rağmen korunmaya çalışılan bir kaset. Kasetin korunması aktarılarak devam eden bir aile onuru ve mirasa dönüşür. Evde kasetin yeri çok sık değiştirilir. 1971 yılında İsrail Büyükelçisi öldürüldüğünde İstanbul’da cadı avı başlar. Bedri Rahmi Anadolu’da turnededir. Oğlu Mehmet Eyüboğlu’nu arayarak kasedin korunup sahip çıkılması için uyarır. Bayan Hughette o panikle 80 kez kasetin yerini değiştirdiklerini, evlerinin de aranmadığını ifade eder.
Kasette Nazım’ın kendi sesinden yayınlanmamış şiirleri vardır. Nazım 1961 yılında Paris’te 57 şiirini bu kasede okur. Önce Bedri Rahmi şiirini okur. Nâzım Hikmet sorar “Başlayayım mı üstad?” Bedri Rahmi “Başla Reis!” der ve kayıt başlar. Kaset Bedri Rahmi’de kalır. Daha sonraki yıllarda Bedri Rahmi’nin oğlu Mehmet ve gelini Bayan Hughette kaseti günümüze taşır. Kaset arada bir aile meclisinde dinlenir. Kaset yakalanırsa Nazım’a ait olduğu anlaşılmasın diye Bedri Rahmi’nin “Mor” şiiri kaydedilir. Kaset zarar görür, yıpranır endişesiyle sadece Bedri Rahmi’nin giriş şiiri dinlenir. Yıllar sonra önce 1975 yılında Bedri Rahmi ve sonra da Mehmet Eyüboğlu ölür. Kaset ailenin gelini Hughette Eyüboğlu’nda kalmıştır. Bayan Hughette uzun yıllar bu kasetin korunması ve saklanması görevini yapar. 2-3 ay önce bu gizemin kalkması gerektiğine inanır ve İş Bankası Kültür Yayınlarına başvurur. Bedri Rahmi’nin de editörlüğünü yapan Ruken Hanım, makaralı teyplerde kaseti dinler. Kaseti götürür ve kaset bir stüdyoda CD’ye aktarılır. Bayan Hughette, kasetlerin korunmasında, bozulmamasında ışık ve sıcaklığın önemini ifade ederek 50 yıldır korunan kasetin seslerinin tertemiz günümüze taşındığını ifade eder. Saklanan, gizlenen, korunan kaset şimdi “Büyük İnsanlık-Kendi Sesinden Şiirler” adıyla CD ile birlikte yayımlanır. Bayan Hughette görevini yapmıştır.
CD; Bedri Rahmi’nin “Yeşilden mordan pembeden” şiiriyle başlıyor. Sonra soluksuz okunan 56 Nazım şiiri ve kısa ara ile okunan “Bir Garip Yolculuk” şiiriyle bitiyor. CD’de hiç yayınlanmamış “Bütün Yolculuk Boyunca Hasret Ayrılmadı Benden” şiiri ile daha önce yalnızca Rusça yayımlanan “Bir Ucu Bir Kuyuda Kaybolan Rüzgarlı Bir Şoşede” adlı şiirler yer alıyor.
Söyleşide Bayan Huhhette; Sabahattin Eyüboğlu ve Bedri Rahmi Eyüboğlu kültürel mirasının edebiyat bölümünün başında olduğunu ifade ederek arşivle kimsenin ilgilenmediğini, bundan üzüntü duyduğunu, tez için kapısını çalan üniversite öğrencisinin olmadığını acıyla ifade eder. Kapısının herkese açık olduğunu ifade ederek “Biz Karadenizliyiz, kervanlar gelsin geçsin istiyoruz” der.
Sayın Sibel Arna’nın kaleme aldığı söyleşiyi okuduğumda Trabzon uçağı Ankara üzerindeydi ve Ankara beyaz kar örtüsü ile kaplıydı. Söyleşi sonrası olağanüstü bir zenginlik, dinginlik ve insana duyulan inanç ve güven içindeydim. Emeğe, kültüre, sanata ve Nazım’a, Bedri Rahmi’ye bir kez daha saygı duydum.
Prof.Dr.Kemal Kocabaş
“Marifet hiç ezilmemek bu dünyada/Ama biçimine getirip ezerlerse/Güzel kokmak/Kekik misali/Lavanta çiçeği misali/Fesleğen misali/Itır misali/İsâ misali/Yunus misali/Tonguç misali/Nâzım misali” Bedri Rahmi Eyüboğlu
11 ve 12 Mart 2011 tarihlerinde Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) Beşikdüzü Şubemizin bir toplantısı için Trabzon’daydık. Trabzon; tarihsel kimliği, coğrafyası, insanlarının heyecanı ve enerjisiyle önemli bir kent. Toplantı sonrası kentteki Atatürk Köşkü, Maçka yollarında çam ağaçları üzerinde yağan karın ürettiği olağanüstü fotografik güzelliklerle Sümela Manastırı ve Gümüşhane yolu üzerinde karlı bir havada Zigana Geçidine ulaşmak güzeldi. Trabzon; doğayla barışık yerleşim kültürüyle, köylerden aldığı göçle değişen sosyolojik yapısıyla ve enfes mutfak kültürüyle görülmeye değer bir kent. Aydınlanma ve Köy Enstitüleri hareketinin üç önemli adı Sabahattin, Bedri Rahmi ve Mualla Eyüboğlu kardeşlerin memleketinden çoğalmış ve zenginleşmiş olarak döndük.
12 Mart 2011 günü saat 11.00 sularında Trabzon’dan havalandığımızda aşağıda yeşili, mavisi ve denize paralel karlı dağlarıyla olağanüstü bir doğa tablosu sergileniyordu. Gazeteleri karıştırmaya başladım. Hürriyet Gazetesinin eklerinde Sayın Sibel Arna’nın yazdığı Nazım Hikmet-Bedri Rahmi Eyüboğlu dayanışmasını anlatan enfes bir söyleşi karşıma çıktı. Sayın Arna’nın yazısında Trabzon’da dostlarla yaptığımız konuşmalarda en çok adı geçen Eyüboğlu kardeşlerin bir başka yönlerini tanımanın güzellikleri karşımıza çıkmıştı.
Söyleşinin kahramanı Hughette Eyüboğlu idi. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun oğlu Mehmet Eyüboğlu’nun doktor eşi. Aslen Kanadalı. 1955 yılında Mehmet Eyüboğlu ile mektuplaşarak tanışırlar ve 1961 yılında evlenirler. Bir süre ABD’de kalırlar. 1966 yılında ülkeye dönerler ve Bayan Hughette 1991 yılında Cerrahpaşa’dan emekli olur. Ailenin tüm kültürel mirasının sorumluluğu ondadır. Bedri Rahmi’den çok şey öğrendiğini ifade eden Bayan Hughette; Sabahattin Eyüboğlı için “Üniversitem” tanımlamasını yapar. Söyleşide Bayan Hughette, kayınpederi Bedri Rahmi ile Nazım Hikmet arasında çok derin sevgi ve saygı bağları olduğunu ifade ederek söyleşiye başlar. Bayan Hughette 1966 yılında Türkiye’ye genç bir gelin olarak geldiğinde “gizemli bir kasetin” varlığından haberdar olur. Evde en çok konuşulan isim Nazım’dır. Genç gelin özellikle ev dışında Nazım’dan bahsetmemesi için uyarılır. Evdeki gizemli kasetin çok çok değerli olduğu anlatılır. Yasaklı yıllara, ağır yıllara rağmen korunmaya çalışılan bir kaset. Kasetin korunması aktarılarak devam eden bir aile onuru ve mirasa dönüşür. Evde kasetin yeri çok sık değiştirilir. 1971 yılında İsrail Büyükelçisi öldürüldüğünde İstanbul’da cadı avı başlar. Bedri Rahmi Anadolu’da turnededir. Oğlu Mehmet Eyüboğlu’nu arayarak kasedin korunup sahip çıkılması için uyarır. Bayan Hughette o panikle 80 kez kasetin yerini değiştirdiklerini, evlerinin de aranmadığını ifade eder.
Kasette Nazım’ın kendi sesinden yayınlanmamış şiirleri vardır. Nazım 1961 yılında Paris’te 57 şiirini bu kasede okur. Önce Bedri Rahmi şiirini okur. Nâzım Hikmet sorar “Başlayayım mı üstad?” Bedri Rahmi “Başla Reis!” der ve kayıt başlar. Kaset Bedri Rahmi’de kalır. Daha sonraki yıllarda Bedri Rahmi’nin oğlu Mehmet ve gelini Bayan Hughette kaseti günümüze taşır. Kaset arada bir aile meclisinde dinlenir. Kaset yakalanırsa Nazım’a ait olduğu anlaşılmasın diye Bedri Rahmi’nin “Mor” şiiri kaydedilir. Kaset zarar görür, yıpranır endişesiyle sadece Bedri Rahmi’nin giriş şiiri dinlenir. Yıllar sonra önce 1975 yılında Bedri Rahmi ve sonra da Mehmet Eyüboğlu ölür. Kaset ailenin gelini Hughette Eyüboğlu’nda kalmıştır. Bayan Hughette uzun yıllar bu kasetin korunması ve saklanması görevini yapar. 2-3 ay önce bu gizemin kalkması gerektiğine inanır ve İş Bankası Kültür Yayınlarına başvurur. Bedri Rahmi’nin de editörlüğünü yapan Ruken Hanım, makaralı teyplerde kaseti dinler. Kaseti götürür ve kaset bir stüdyoda CD’ye aktarılır. Bayan Hughette, kasetlerin korunmasında, bozulmamasında ışık ve sıcaklığın önemini ifade ederek 50 yıldır korunan kasetin seslerinin tertemiz günümüze taşındığını ifade eder. Saklanan, gizlenen, korunan kaset şimdi “Büyük İnsanlık-Kendi Sesinden Şiirler” adıyla CD ile birlikte yayımlanır. Bayan Hughette görevini yapmıştır.
CD; Bedri Rahmi’nin “Yeşilden mordan pembeden” şiiriyle başlıyor. Sonra soluksuz okunan 56 Nazım şiiri ve kısa ara ile okunan “Bir Garip Yolculuk” şiiriyle bitiyor. CD’de hiç yayınlanmamış “Bütün Yolculuk Boyunca Hasret Ayrılmadı Benden” şiiri ile daha önce yalnızca Rusça yayımlanan “Bir Ucu Bir Kuyuda Kaybolan Rüzgarlı Bir Şoşede” adlı şiirler yer alıyor.
Söyleşide Bayan Huhhette; Sabahattin Eyüboğlu ve Bedri Rahmi Eyüboğlu kültürel mirasının edebiyat bölümünün başında olduğunu ifade ederek arşivle kimsenin ilgilenmediğini, bundan üzüntü duyduğunu, tez için kapısını çalan üniversite öğrencisinin olmadığını acıyla ifade eder. Kapısının herkese açık olduğunu ifade ederek “Biz Karadenizliyiz, kervanlar gelsin geçsin istiyoruz” der.
Sayın Sibel Arna’nın kaleme aldığı söyleşiyi okuduğumda Trabzon uçağı Ankara üzerindeydi ve Ankara beyaz kar örtüsü ile kaplıydı. Söyleşi sonrası olağanüstü bir zenginlik, dinginlik ve insana duyulan inanç ve güven içindeydim. Emeğe, kültüre, sanata ve Nazım’a, Bedri Rahmi’ye bir kez daha saygı duydum.
1 yorum:
Yiğidim aslanım, burda yatıyor.
Işıklar içinde uyusun..
Yorum Gönder