5 Şubat 2015 Perşembe

Ne bereketli yılmış 1915...
Celal Üster
05 Şubat 2015 Perşemb
 Sanat ve edebiyatımızın pek çok ustası 100 yıl önce dünyaya gelmişti
♦Aziz Nesin’den Melih Cevdet’e. Haldun Taner’den Azra Erhat’a. Nuri İyem’den Cihat Burak’a. Şevkiye May’dan Mina Urgan’a. 2015 hepsinin doğumunun 100. yılı. Onları anmak, kültürel bilinci kapanmaya yüz tutan toplumun bilincini açmaya katkıda bulunabilir...  
Yıl 1915. Osmanlı imparatorluğu 1878’den başlayarak dağıla dağıla küçülmüş.
Birinci Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletleri’ne karşı İttifak Devletleri’nin yanında yer almış.
Çanakkale Savaşları veriliyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına 8 yıl kalmış.
Ve o 1915 yılında kimler kimler dünyaya geliyor…
Attırdığı kahkahaları havada uçuşurken düşüncelere dönüştüren gülmece ustamızAziz Nesin
Kısa öykü ve tiyatromuza yenilikler getiren, artık var olmayan İstanbul’un beyefendisiHaldun Taner
Şiirimizde büyük bir değişime yol açan Garip akımının kurucularından olmakla kalmayan, gittikçe büyüyen evrensel bir şiir evreni kuran, sohbetini çok özlediğimMelih Cevdet Anday
Kadınları, portreleri, peysajlarıyla, “bize özgü” resimleriyle hep bizimle kalan, hep ressamın bağımsızlığından yana çıkan Nuri İyem
Kişiliğiyle de, yapıtlarıyla da hiçbir sınıflamaya hapsedilemeyen, “kendine özgülüğe” tam anlamıyla hakkını veren Cihat Burak

Öncü Hümanist
Hümanist anlayışın ülkemizdeki öncülerinden, “İlyada” ve “Odysseia”nın çevirmeniAzra Erhat
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün altın çağının hocalarından; İngiliz edebiyatının klasiklerini Türkçeye kazandıran; “Bir Dinozorun Anıları”yla yaşamının son demlerine meydana okuyan hocam Mina Urgan
40’ların toplumsal gerçekçi şiir akımının önemli adlarından, Beckett’in “Godot’yu Beklerken”i ile Nâzım Hikmet’in “Yolcu”sunun unutulmaz oyuncusu, sinemamızın “olgun erkeği” Cahit Irgat

Hocam Alangu
Tüm bir yaşamını halkbilimi ve halk edebiyatıyla ilgili çalışmalara, masallar, gölge oyunları, destanlar, göçmen folkloru ve bunlara ilişkin kuramsal sorunlara adayan hocam Tahir Alangu
Cumhuriyet döneminde sahneye çıkan ilk kadın sanatçılardan, 1933’te Muhsin Ertuğrul ve Nâzım Hikmet’in birlikte yönettikleri “Cici Berber”le sinema oyunculuğuna başlayan, 1973’te henüz 58 yaşındayken canına kıyan Şevkiye May
Yeniler Grubu’nun “Liman” sergisinden Paris’e, giderek soyuta uzanan yılların ressamı Selim Turan
Öykücülüğümüzün asla unutulmaması gereken, ama sıkça unutulan adı Umran Nazif Yiğiter

Dilimiz, düş dünyamız
Şaşırtıcı, değil mi? Hepsi de 1915 yılında doğmuş. Bu yıl 100 yaşındalar.
Yaşadıkları toplumun dilini, düş dünyasını, övgüsünü sövgüsünü, yergisini gülmecesini, rengini, ışığını gölgesini yapıtlarında yaşatıyorlar.
Yaşatmak ne söz, o dili, o imgelemi, o rengi ve ışığı var etmişler, varsıllaştırmışlar.
Böylesi yazar ve sanatçıları yıldönümlerinde yeniden gündeme taşırken, onları anmakla kalmaz, bir kez daha ayırdına varırız yapıtlarının.

Dickens ve Yaşar Kemal
Romanlarında Sanayi Devrimi sırasında geniş kitlelerin çektiği acıları ve yoksulluğu gerçekçi bir bakışla anlatmış olan Charles Dickens’ın 200. doğum yıldönümü, bundan üç yıl önce Londra’da görkemli bir sergiyle kutlanmıştı.
Sergide, Dickens’ın belki de en canlı “karakteri” olan Londra kenti, onun romanlarındaki betimleriyle yeniden canlandırılmıştı.
Ben de, o sıralar yayımlanan bir yazımda, Yaşar Kemal’in 90. yaşının da benzer bir sergiyle kutlanabileceğini, sergide Yaşar Kemal’in Çukurova’sının roman karakterleriyle birlikte yeniden canlandırılabileceğini önermiştim.
Böyle bir fırsat ne yazık ki kaçırıldı o zaman…
Geçen yıl Orhan Kemal’in 100. doğum yılı, oğlu Işık Öğütçü’nün ön ayak olmasıyla, toplantılar, açık oturumlar, sergilerle kutlandı neyse ki.
Bu yıl da, Aziz Nesin’in 100. yılı daha şimdiden kutlanmaya başladı.
Ama örneğin Haldun Taner, Melih Cevdet, Nuri İyem, Azra Erhat için neler yapılacak, merak ediyorum…
Haldun Taner’in, Melih Cevdet’in yapıtlarını yayımlamanın saygınlığını süren yayınevleri de, 100. yıl fırsatını kaçıracaklar mı?

Yine ıskalanacak mı?
Yıllardır Nuri İyem’in, Cihat Burak’ın resimleriyle sergiler açan sanat galerileri, doğumlarının 100. yılında onları anmayı akıl edecek mi, yoksa bu fırsatı ıskalayacak mı?
Mina Urgan’ın yüzlerce öğrenci yetiştirdiği Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün başındakiler, onu bugünkü öğrencilere anımsatmayı düşünüyorlar mı?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları yönetimi, 20 yıl boyunca sahnelerinde yalnızca Rey Kardeşler’in operetlerinde değil, Shakespeare ve Ibsen oyunlarında da oynayan Şevkiye May için görkemli bir gece tasarlıyor mu?
Bu tür anmalar, anımsamalar, kutlamalar, bir değerbilirlik örneği olmanın çok ötesinde, ortak değerleri paylaşmanın yanı sıra toplumun kültürel bilincini açık tutar…
Hele, toplumun kültürel bilincinin kapanmaya yüz tuttuğu bir dönemde…


Hiç yorum yok: